31 Ocak 2009

van minit hat en may lav

baskan gecmis olsun bende okul bitti starting yuksek lisans amelyata grmedn dinle celine dion my love. sonra agla


telefonuma gelen son msj bu. dün doktor ameliyat olmam gerektiğini söylediğinde selcuk'a msj atmıştım. onunda sinüzit olmasından dolayı mı yoksa ankara'yı özlememden dolayı mı bilmem. naber nasılsın ve sivas nasıl koydu? mevzusundan sonra ameliyat olcam lan hakkını helal et dedim (yaşlandık mı ne oluyor helal melal) o da bunu yazmış işte.

ameliyat olmadan tedavi olsa bile tekrarlarmış doktorun dediği. binanın kolonlarında çatlak var ama biz dışarıdan sıva çatlağını görüyoruz. ilaç versem sıva çatlağını tedavi etmiş oluruz. ama kolonlar çatlk olduğu için sıva yine çatlayacaktır dedi doktor. ne oluyor dedim inşaat mühendisi olacakken bi anda doktor olmuş. düşün kafana takılan birşey olduğunda gel sor dedi doktor.

ta en başına dönmek isterim aslında. doktora gittiğimde bi akrabayı gördüm. o da kbb'ye gidecekmiş "Alev diye bi doktor var çok iyi" dedi. hemen aklımda Alev gibi yani hot bi doktor canlandı, 'çok iyi' demişti çünkü.. Numara alırken hasta kabuldeki kız sordu hangi hekim? diye. "ee şey bi bayan varmış" dedim. daha 10 dakika geçmeden adını unutmuştum. o kadar kötüki hafızam, gerçekten böyle. mesela sabah işe gelince dün nerde kalmıştım diye epey düşündüğüm olur.

"evet evet bi bayan varmış ona muayene olmak istiyorum" dedim. ismi neydi alev mi? dedi kız gayet kibar. çölde vaha görmüş bedevi gibi "evet evet o o" diye coştum. evraklarımı aldım sıramı bekledim. içeriye girdim bi baktım sadece erkek var. tam doktor yok mu diye soracaktım "buyrun böyle geçin nedir şikayetiniz?" demesin mi. lan meğer alev miş adamın adı. zuhahaha yarıldım be blog.. hasta kabuldekiler niye o kadar güldü diye düşünüp duruyordum

23 Ocak 2009

cugara

Photobucket

son sigaram dün akşam 23:30daydı.. sabah bi paket aldım ama hala içmedim.. sapıtmaya başladım :/
cok yorgunum blog..
her hafta çarşambaları halı saha maçı yapıyoruz arkadaşlarla bilmeyenler bilsin. çarşamba maça gitmeden önce iş yerindeki arkadaşlar bilmemne makina ile maç ayarladıklarını perşembe akşamı oynayacağımızı söylediler. premier ligde bile bu kadar sık maç yapmıyorlar. Bugün ölü gibiyim. tsubasa olsa can dayanmaz be. iki gün üst üste bu göbekle maç yaptık. bir galibiyet bir mağlubiyet. 2. maçta mağlup olduk. sebebi ben değilim =)

ölçü almam gerek ama ben masamda kahve içiyorum. hala yorgunum ve bugün yazasım var..
belediyenin kent konut projelerine baktım bugün netten. izmitte her yere afiş astıkları kadar bedava değilmiş.

mutfak şekillerine baktım nasıl dolaplar var filan. evi yaptırıyoruz heralde. peder bey "nasıl yapalım?" diye sordu. bende araştırıyorum..

bu hayatta annem'e sorun ne hata yaptıysa ki sorunca yapmadığını söyler, hepsi babam yüzünden olmuştur.. mesela ocakta süt mü taştı kesin babam onu lafa tutmuştur süt o yüzden taşmıştır..

geçen gün fırından ekmek almış. eve gelip elindeki paraya bakınca anlamış fırıncının eksik para üzeri verdiğini. suçlusu babammış. niye? çünkü annem ona eve gelirken ekmek al demiş o ise eve gelmemiş =) eve gelseymiş gelirkende ekmek alsaymış bu olay olmazmış.. ee doğru

işte böyle blog annem ve babam hep böyledir. içerisi çok sıcak oldu kazağı çıkarayım hadi bi sonraki posta kadar kesik çayır biçmeye çalışmayın..
ama dinleyebilirsiniz : http://fizy.org/ysybearZlj@t

bi sittir git ülkesi #2

sittir

Soldaki keltoş Eric Stab. GDF Suez adlı firma adına izgaz'ın alış-verişi için imza atan adam..
Öbürü malum çalışınca oluyor Karaosmanoğlu.. Ayinesi iştir kişinin başkanı..

Özelleştirme yaptıklarını söylüyorlar. Ekonomi bakanı "babam olsa babamı özelleştiririm" diyebiliyor. sadece bu bile sittir olup gitme sebebi..

İzgaz'ı devletin elinden çıkarmaya çabaladılar. Gidip Fransız devletine bağlı bir şirkete sattılar. Fransızlar gerizekalı mı? yoksa adamları kandırdık mı? bu ne yaman çelişki anacum..

MMO başkanı Çınar bey “İzgaz’ı satmayın, gaz ithal edecek şirket kurun” demiş akıl bile vermişti bunlara..
Türkiye de en pahalı doğalgazın kullanıldığı illerin başındaydı üstelik Kocaeli. Hemen yanımızda Adapazarı'nda aynı metreküp doğalgazı kullanan adam benden daha az para ödüyor mesela.. Aman ne şaşırdım(!)..

Öğrenciler satışa karşı oldukları için eylem yaptılar, çevik kuvvet jopladı.. Bu ülkede, bu ülkenin yararına bir şey istersen ya öldürülürsün, ya sopa yersin, ya faşist olursun, ya komünist v.b. hemen yaftalarlar..

Bu yazıyı yazmama sebep olansa imzayı atarken adamın bizimle taşak geçmesi olmuştur.. bu zihniyet ağzımıza sıçtı bakalım daha neler olacak bu memlekette..
İmza töreninde Karaosmanoğlu:

“Evde kalmış kızımızı baş göz ettik. İyi bakın”

keltoş ise:

“Hiç kuşkunuz olmasın. Yeni geline çok iyi bakacağız”

lan bu adamlar bizimle harbi taşak geçiyorlar. bi domalmadığımız kalmıştı heriflere.. bi sittirin gidin..

eklemece: fotoya bi daha baktımda herifçioğlu orgazm olmuş sanki öyle bi gülüyor..

24 Ocak

ugur mumcu
1993 den 2009 a değişen bir şey yok..

21 Ocak 2009

bi sittir git ülkesi

adam ve karısı ömrü boyunca memuriyette çalışıp bir ev alabiliyorlar. belki şanslılar, belki biraz daha az harcayıp, ordan burdan kısarak bir araba alıyorlar.. apartman hayatında pek komşuluk olmasada, adam komşuluk ilişkilerine inanan eskisi gibi olmasada komşuluğun önemli olduğunu düşünen biri.
ama bir komşusu var, görünce yolunu değiştirmeye çalışıyor. tek kaş, simsiyah yüz, akraba evliliği olma ihtimali yüksek bi bünye.. sonra adam komşusuna yaklaşmak istiyor. herkes böyle davranırsa bu adam nasıl düzelir? diye düşünüyor. komşusuna bi kaç gün "iyi günler", "günaydın", "iyi akşamlar" diyor gülümseyerek. komşu suratına bakmadan "hee" diyor. "insanlık yaramıyor ama budamak lazım böylelerini" diye düşünüyor adam yılmıyor. bi gün mahalle bakkalına bu adamı soruyor kimdir? nedir? ne iştir? diye..

bakkalın dediğine göre komşu kişisi zamanında doğudan gelip şuan apartmanın olduğu arazide koyunlar bile otlamazken çitle çevirip "burası benim mua gorum" demiş ve bide gecekondu dikmiş.. devlette bi seçim arefesinde hemen tapu dağıtmış gariban(!) vatandaşına.. Komşu kişisi bu araziyi müteahhite verip 3 daire almış. şimdi komşu paşalar gibi yaşıyormuş bakkalcının dediğine göre.. işi güçüde yokmuş..

adam bunları öğrenince komşusuna bi ton küfür etmiş, ardından devlete.. Sonra düşünmüş "biz niye çalışıyoruz? gidip bi tarlayı tel örgüyle çevirsek ya..."

19 Ocak 2009

Marina - Ben - Tuborg

Photobucket

hani böyle tepelere çıkarsınız, yanınızda güvendiğiniz, sevdiğiniz biri olur. sohbet etmezsiniz ama huzur içinde dalar gidersiniz. hiçbir şey düşünmeden. sadece o anı yaşayarak manzaraya bakarak..

marinada eski bi foto.. akepe belediyesi artık böyle karelere izin vermiyor. yol alıyoruz.. marina önüne araba park ettiğinizde para isteyen otopark mafyası kılıklı adamlarla ise kendiniz mücadele ediyorsunuz. devlet alkol içenlere karşı ama otopark mafyasını destekliyor.. memleketten sittir olup gitme nedenlerinden biri işte..
Photobucket
2 yıl olmuş.. daha dün gibi..

Maalesef Fatihalar Yasinler bitmez karadenizde..

17 Ocak 2009

m.ö. - m.s.

m.akat
İlk kez bir yaz okulunda ders almıştım ondan. Oysa adını duymam, ev arkadaşımın her hafta onun dersinden sonra anlattıklarıyla olmuştu. Çok merak ediyordum. Derse girdi oturdu masaya sonra sınıftakileri süzüp pis pis gülmeye başladı (erol taş misali). Ön sıralardakilere bakıp "ben sizi bırakmış mıyım?" dedi. Uyuz olmuştum daha ilk dakikadan. Ben dersi üstten alıyordum (çok çalışkan olduğumdan değil önümüzdeki dönem alttan gelecek derslere kredi açılsın diyeydi bu). Ondan sonra çocuklarla dalga geçmeye başladı. Yüzüne sövse gülüyordu çocuk. Hoca ise "bak bak nasıl hoşuna gitti orgazm oldu herif" diyordu.

M.Ö. ve M.S. nin milattan önce veya milattan sonra olmadığını Mehmet AKAT'tan önce ve Mehmet AKAT'tan sonra olduğunu savunan adamdı. Gerçektende böyleydi. Bir gün sınav sonrası çocuk isyan ediyordu

-hocam 10 almışım mümkün değil?
-oğlum benimle tanışmadan önce adını yazamıyordun, adını yazmayı öğrendin sayemde 10 verdim işte.

stadnard notları vardı. 10 - 60 - 100 başka not alanı görmedim. kendi tabiriyle "tırıvırı" şeyler öğretmiyordu. hiç yoklama almaz ama dersi hep ful çekerdi. hatta ben 2 şubenin dersinede girerdim arkadaşla. o kadar eğlenceliydi. "tiyatroymuş sıtendap mış oraya gideceğinize derse gelin ders daha eğlenceli" derdi.

65 yaşından sonra Usame Bin Ladin'in adamı olmayı düşünürdü. "Hayatımda büyük bi etki bıraktı" dediği ikiz kulelerin yıkıldığı malum 11 eylül saldırısı sonrası vermiş bu kararını. "Bu işi yapan usame midir amerika kendisi mi yaptı kim bilmem ama kim yaptıysa bir mühendislik harikası" der, uçağın çarma hızı, üzerindeki yakıt miktarı, binaya çarpış şekli filan hep anlatırdı derste. ayrıca 65 yaşında sonra meclisi bombalamayı isterdi =)

bi gün derste çocugun biri "hocam aslında uzaya giden ilk aracı osmanlı zamanında biz göndermişiz" demiş hocaya kafayı yedirtmişti. çocuğa laf anlatamayacağını anlayınca "peki sonra ne olmuş? o teknolojiyi götümüze mi sokmuşuz" demiş beni benden almıştı.

bi gün çay almaya indiğimi görünce "bana da çay alır mısın?" demişti. çayı plastik bardakta verdiklerinden ben 2 bardağı içiçe koyup öyle götürdüm. 2 bardağı iç içe koyduğumu görünce "sen hep böyle mi kullanyorsun" dedi. evet, dedim. "vauuvvv işte ısı tranferi görmüş bi insanın farkı..." diye başlayıp çayın sıcaklığının iki bardak arasında havayla teması ve nasıl eli yakmadığı merkezli bi ders anlattı. oysa be onu düşünmüyordum tabi. yapıyordum ama o kadar bilinçli değil =)

ayrıca feysbukta şöyle bi videou var buyrun



türksün di mi tadında hikayeleri vardı.

düşün tasarımcısın, asansörün tamburunu direk motora bağlıyorsun sonra uzaya giden ilk türk aracı beşevlerden kalkıyor.


arabanın aksını dökümden yaptın ilk engebede arabayı dağıttın , hidrolik borusuda dağıldı bi fıstlık fren kaldı can havliyle onu da bitirdin kendini bahçede buldun

...bir trenyolu köprüsü yapmış, köprünün her iki tarafına da hareketli destek koymuş ilk tren seferini geçmek için köprüye geliyor. felaket felaket üzerine. trenin makinisti de sizden. artık köprüye geldiklerinde bakarız köprüyle tren yarıştıgında hangısı daha önce karşıya geçecek..


Kızılayda yürürken karşınızdan gelen adam hiç istifini bozmadan direk üstünüze geliyor...
Sizin çekilmenizi bekler...
Ama sizin mühendis olduğunuzu da bilmiyor tabii...
sağ omzunuzu destekleyip adama bi çarpıyosunuz...
çıt sesi geliyor
adamın körücük kemiğini kırmışsınız



Cis.Day. sinavindayiz. Arkadaslardan biri sinavda Mehmet hocaya seslenir:"hocam, moment denge diyagramini cizmemize gerek var mi.. yok yani soruyu yaptim da, cizmezsek puan kiracak misiniz?"
Mehmet hoca:"Hayatimin sorusu.... Ulan o soruyu moment denge diyagramini cizmeden coz Nobel Bilim Odulu.... Lan Einstein`i mezarindan cikarsan cozemez diyagramsiz...."



biterken şunu dinliyore http://fizy.org/d4fTIPAeH-Z8yM

13 Ocak 2009

=)
bdt

5 eylül 1977

Annem ve babam mercimeği daha fırına vermemişti belkide bu tarihte. ablamın bile portakalın içinde bi yerlerde olduğunun düşününce "oha" diyor "gavur yamış abi" demeyle yetiniyorum.

NASA denen ve insan azmanı olduklarına inandığım insanların çalıştığı müessesenin Voyager 1 adlı uzay aracını gönderdikleri tarih. Hala uzayda bi yerde olduğu biliniyor (nasa biliyordur ben nerden bilicem).

Şuanda Yeryüzüne en uzak araç kendisi. Lan bu tarihe kadar nasıl sağlam kalmış o? o kadar uzağa nasıl gider? milyarlarca milden bahsediyorlar. hadi hepsini geçtim 1977'de bu ülkede Serçe bile bulunamıyormuş! Siz nasıl insansınız 1977de o aracı gönderiyorsunuz.

Merak ettim biraz araştırdım o kadar mesafeyi nasıl alır bu araç diye. Gezegendi, gök taşıydı, uyduydu filan hep büyük kütleler. Önce bunlara yaklaşıp, ardından merkezkaç kuvvetiyle yol alırmış bu Voyager 1 adlı arkadaş. Lan bi kere niye 1 ? bi kerede başardık imajı veriyorlar acaip gıcık oluyorum.

Bi hocamız vardı. 1977de emekliliği dolmuştur belkide. düşünün hala öğretmenlik yapıyor taş kafa bi insan. profesör kendileri. üniversite öncesi profesör lafı geçince aklıma "geleceğe dönüş" sersindeki doktor gelirdi. üniversiteye gidince hiç öyle prof. görmedim. Bu içimde kalan bi burukluktur.
Neyse adam kitaplarıyla övünür dururdu. Bi gün bi kitabında bi tablo vardı bi yerlerden çalıp oraya koyduğu belli. Sorduk anlatmaya başladı. Amerika'ya gitmiş oradaki kaynaklardan yararlanmış filan. Sonra "hatta o gezimde nasa'ya gittim" dedi. Biz Selçuk'la dersi dinlemiyorduk NASA lafı geçince hemen atladık. "Ee hocam" dedik anlatmasını bekledik, cümlenin devamını beklemeden. "ama içeri almadılar" dedi. işte yıkıldığım andır. Sonra ders çıkışı bi kaç saat geyiğini yaptıysakta;

-sen
-ben?
-sen
-ben?
-sen
-e been?
-sen gelme ulan ayı
-?!

bi profesörün bu hallere düştüğünü düşünmek bile üzüyor adamı. ülkemin profesörleri ara vermeden ders yapıp evine erken gitmenin peşindeler. Hepsinin gözlerinden öper 1977 yılında giden aracın oralarda neler bulduğunu çok merak ederim..

Ayrıca okuduğum bi şey beni benden aldı. Sanırım gazetelerde arada bir çıkan "NASA'da türk mühendis" haberleri doğru. Voyager 1'den gelen güneş sistemi fotografına bakan ilk adam dünyayı bir toz sanarak resimden silmeye çalışmış.

12 Ocak 2009


akşam akşam ağzıma sıçtın çağan ırmak.. nasıl bi filmdir o ıssız adam! niye hep filmlerde olur öyle aşklar. !!

8 Ocak 2009

hayat nedir bilir misin?

hayat köydeki evlerin salonudur, holüdür...


*kaps lok diyorum başka bişey demiyorum ağalar. bozuldu kendileri.. demin biri gelip "ne kaps lok mu bozuldu" dedi.
*dün halı sahada ilk yarı 1-0 bitti ikinci yarı 6-5 yenildik be. maç öncesi saha arayışlarımız oldu. tüpraş ın dibinde bi saha bulduk. mis gibi fabrika bacası dumanıyla açtık ciğerleri..
*bi asım pars vardı eskiden bilir misiniz? tofaş zamanında ne gülerdik ona. sonra mahalledekiler bana eskiden o herif yüzünden asım derlerdi.
*shockhaber.com ne güzel siteydi..
hele zuxxi.com vardı ki "yemede yanında yat"
Photobucket
*kadınlar niye herşeyimizi anlıyorlar. veya herşeyi onlar niye düşünüyor. acaip şeyler istiyorlar. oysa biz erkeklere sor tek istediğimiz onlar. onlarda bunu biliyolar herhalde.

Photobucket
*tarrak obama, israil'in filistin'e saldırısı hakkında ilk kez konuşmuş. ne mi demiş? "Yılanların Öcü" filmininde Kadir İnanır'ın oynadığı gara bayram ın dediğini; "önce anam gonuşcek, sonra ben gonuşcem akıllım" demiş. tabi 'anam' yerine buş amcasını göstermiş.

*ulan ne siensi tezgahıymış. kaç ay oldu hala düzgün çalışmadı. siensi tezgahı kolaylık diye alındı hep sorun çıkıyo. sorun oldumu gelip bize soruyorlar hemen cevap almak istiyorlar. çarpım tablosu mu bu hemen söyleyelim.

*kokakolayıprotestoetmiyorseverekiçiyorum.com boyle bi site yapmalı.. hergün gelen maillerden bıktım.. protesto filan etmiyorum. aklıma geliyo her mailden sonra canım çekiyo.

bak yine oluyo..

6 Ocak 2009

Sıcak

Photobucket
Cem Özer'i hep sevmişimdir taa "laf lafı açıyor"dan beri.. Oyunculuğuda güzeldir. "Tanrım beni baştan yarat" adlı oyunda hasta olmuştum. Neredesin Firuze'de gördük. şimdi sıcak.. dün akşam izledim filmi. salonda 15-20 kişi vardı. son seans olmasınında rolü vardır ve hafta içi..

filmi anlatasım geliyor ama belki izlersiniz diye anlatmayayım. iyi film olmuş diyebilirim. en çok şaşırtan Ebru Akel'in sırıtmaması.yani oyuncu olarak bu kadar beklemiyordum. tv'de hep gelin-kaynana telaşı içinde görmüştüm ben o kadını. beklentim çok düşüktü o yüzden.
Hazım Körmükçü bi mest etti beni, bi uyuz etti =) süper oynamış adam.

Cem Özer'in küpesine hasta oldum çok yakışmış. sonunda küpe... neyse anlatmicam.

Deli gonca mıydı yonca mıydı o da çok güzeldi be ohh mis =)

ek bidibidi: unutmuşum bomboş salonda arkamızda iki kız vardı. çekirdeklerini alıp gelmişler. bütün sahneleri önceden anlattılar. kaza oluyor, yaşlı teyzeler gibi "ay çarptı çarptı vah vah yazıık" diyorlar. filmi yaşadılar bağıra bağıra =)

5 Ocak 2009

sıyırmaca

pc'ye giren virüs sayesinde bi kaç gündür dünyadan koptum azizim. neymiş bu internet.. ne çok zamanımızı geçirirmişiz.. bu arada bol bol pes 2009 oynadım. çok güzel be =) siyasi kitap okudum, çok derin mevzular kafam ağrıdı. yemek yedim, askere almicaklar. süt beyaz güvercinim oldu, aldığım ilk gece beraber yatsam dedim olmadı :/ şimdide uyumak istemiyorum ama uyumam lazım.. 2 bardak kahve içtim. bi bardak olsa onuda içmem demem ibrikçi.. ibrikçi vardı bizimkilerde ne güzel bi karakterdi o. ezik büzük bi adamdı ama çok severdim ben onu. cenap bey hep esmer'i sorardı ona. "camdamı ibrikçi bak bakalım" derdi. ben camdan bakınca niye bi esmer yok.. karşı komşunun futbol takımı yaratmaya çalıştığı çocuklarından başka bi sesde yok zaten.. fark ettimde ne güzelde saçmalıyorum be blog. zaten bu blog onun için değil mi? bu arada yeni yılda yeni bi masa takvimim var ama geçen buraya yazdığım gibi bi şey değil. hatta bi firma diyanet takvimi getirmiş bütün ofis çalışanlarına. işte buna çok duygulandım. ağlamaklı oldum desem inanır mısınız? inanmayın attım çöpe gitti.. koyarlar diyanet takvimine.. bu alemde 12 hayvanlı takvimi tek geçerim..

2 Ocak 2009

Ağzıma sıçan dersler #2 - ENF-102


ENF 102 - Temel Bilgi Teknolojisi Kullanımı, dersin adı buydu. daha ünivrsite 1. sınıfta karşıma çıktı bu. bunun 101 li halide vardı. o 1.sınıf ilk dönem 102 2. dönem dersiydi. ilk dönem aldığımız dersin kredisi yoktu. ama bu 102nin 2 kredisi vardı. ilk dönem hiç derse gitmeden, sınavlara girerek geçmiştim. tabi dersin kredisiz olmasının bunda rolü büyük. kimse sallamıyordu.

2. dönem bu başımın belası dersi almıştım. aslında ağzıma sıçanlar içinde 1e girebilirdi ama nedense 1e auto lisp'i yazdım. ilk dönemki gibi yine derslere girmemiştim. zaten girenler mario oynuyordu bilgisayarda. bilemedin qbasic denen yazılım programında 'hesap makinası' yapıyorlar, yeni bi kıta keşfetmiş gibi oluyorlardı. bu kadarına katlanamayıp derse girmemem normalmiş aslında.

1. sınıfta kalmıştım. 2.sınıfta yine aldım bu dersi. bu seferde alttan olduğu için hiç gidesim yoktu. gitmedimde zaten. vizeye ve finale gittim ve yine kaldım.

artık 3. sınıfa gelmiştim. alttan bi sürü dersim vardı ama en çok koyan bu saçma sapan dersti. ilk bi kaç ay hiç gitmedim derse. sonra bi gün 'gideyim artık' dedim. ders 13:00da başlıyordu. ben 12:50 gibi sınıftan içeriye girdim. hoca içerde ve ders işliyordu(yani masada oturup programları okuyordu, böyle bi programlama eğitimi yoktur). "buyrun" dedi. derse geldiğimi söylediğimde çıldırdı. ne işim varmış, bu saatte derse mi gelinirmiş. çık dışarıymış. daha ne olduğunu anlamadan adam ağzıma sıçtı resmen. "ders saat 1de başlamıyor mu?" diye soracak oldum. dersi sınıfa uyuyor diye 12:00ye alıp erken bitiriyorlarmış. ben ne bileyim be maymun. herif bölüm başkanı olduğu için laf edemedim sadece kapıyı çarpıp çıktım. ne sınava girdim, ne bi daha derse gittim. artık bu dersi hiç geçemeyeceğimi düşünüyordum. adam beni nerde görse pis pis bakıyordu.

bu salak dersten kalan tek hıyar ben değildim. Ev arkadaşım Selçuk da kalmıştı tam 3 sene. ben en azından 2 sene sınavlara girmiştim. o daha sınava gitmemişti. o yüzden ondan 1 adım öndeydim. 4 sınıf olduğumuzda okulların uzama ihtimallerini gözden geçirirken hep bu dersi ayrı tutardık. neyse dönem başladı ilk derse gittik. 4-5tane birinci sınıf öğrencisi vardı sınıfa girdiğimizde. hoca içerdeydi ve bu o eski herif değildi. "sizin ne işiniz var burada?" dedi. dersi alttan aldığımızı, hala geçemediğimizi söyleyince "nasıl geçemezsiniz ya?!!" diye şok oldu. 1. sınıflar gülmeye başladı. babaları yaşında adamlardık (oha fazla abarttım)

Hocaya olanları anlattık niye geçemediğimizi v.s. dersler çakıştığı için gelemeyeceğimizi söyledik. "gelmeye çalışın" dedi sonra "zaten siz biliyorsunuzdur" dedi pis pis sırıtarak.
vize zamanı geldi biz eski notlardan çalıştık birşeyler yaparız umuduyla sınava girdik. sınav sorularını görünce selçuk'la birbirimize baktık "bunlar ne" der gibi.

sorulan soruları cevaplamayı bırak, ne sorduğunu anlamamıştık. biz okula başladığımızda "q basic" programı anlatılıyordu 4 sene sonunda artık "visual basic" anlatılıyormuş. tabi cevaplarda "visual basic"e göre isteniyor. ben tipik bi bok bilmeyen öğrenci davranışı soruları tekrar yazım ve çıktım. vizeden sonra hocanın yanına gittik, durumu anlattık adam kahkaha attı resmen. şimdi düşününce çizg film gibi gerçekten. bu kadar mal olunur mu?! =)

hoca bi yandan gülüyor bi yandan "siz nasıl geçeceksiniz" diyordu. biz yine ümidimizi yitirmiş "önümüzdeki maçlara bakıcaz" havasındaydık. "neyse bi ödev verelim size" dedi hoca. 2. vize yerine geçecek bi ödev verdi. ne olduğunu o zamanda şimdide bilmiyorum verdiği konu hakkında internetten ne bulduysak kopyalayp çıktı aldık. meydan larus gibi bir kitap oldu. bildiğin ansiklopedi gibi olmuş. hocaya götürüp verdik. önünde 300-400 sayfa ödevi görünce apışıp kaldı. kitabın üstüne "100" yazdı ve "tamam gidebilirsiniz" dedi. hocanın bu kıyağı bu dersi geçmemize sebep oldu. finalde yine pek bişey yapamamıştık ve okul hayatımda ilk kez bi ders için bi hocayla konuşmaya gitmiştim.


"hocam biz finalde de yapamadık, anlamıyoruz hocam, gerizalıyız..." diyordum Selçuk : "evet, evet" diyor kafa sallıyordu. sonunda hoca "tamam merak etmeyin sizi zaten geçireceğim, bu dersten kalınır mı?" dedi. o kıyağı yapmasa belkide saçma sapan bi ders yüzünden okuldan atılırdık..

*resimdeki herif 3 sene kaldığımız adam. diğer nur yüzlünün resmini bulamadım.