25 Kasım 2009

uzatırsan ölürsün


Haber

Şaka

sende ölürsün, sende ölürsün..
Saçlarımı yeniden uzatmaya karar verdikten sonra bu haberler çoğaldı. hem trt deki programa bok atılıyor abartıyor diye, al sana abartı işte..

24 Kasım 2009

Çikilopcuk


Saray Çikilopcuk
cuk oturmuş =)

Öğret ona



Okulda hata yapmanın,
hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona.


Bırak sabırsız olacak kadar cesarete sahip olsun,
bırak cesur olacak kadar sabrı olsun.


Tüm öğretmenlerin günü kutlu olsun

21 Kasım 2009

enrukiye?

Her boku biliyorum, ben süperim havasında yapılan mallıkların farkına varmamaları onları ne kadar mutlu kılıyor ya.! Cehalet mutluluktur efenim. Az önce hero yu açtım dinliyorum yan taraftan gelen türk mucitin sesi:
“Enrukiye dinliyoruz hea?”
yok ebesinin…

Auto Wudu Washer



nette aranırken buldum, yeni öğrendim böyle bir şey varmış.
3 dakikanın altında abdest alabiliyorsun ve 1- 1.5 litre civarında su tüketiliyormuş.
Çok süpersonikmiş, otomatik kurutma falan filan. herşeyi makina yapıyormuş. malezyalı bir şirket yapmış ilk. sonra müslüman olmayan çoğu ülke yapmaya başlamış.

bizde Zekeriya Beyaz "Dini bakımdan abdeste engel değil. Önemli olan belli azaların yıkanmasıdır. Hortumla ya da makineyle yıkanmak arasında fark yoktur" demiş.

bende sevabnızı bile kendisi kazanan bi robot yapma isteği oluşturdu bu. düşünsenize namaz kılan asimo, ellerini açmış dua ediyor "kandıralının günahları affola"
yapmam lazım bu posttan bile günah hanesine çarpı yemişizdir.

ayrıca kafama takılan; abdest alırken sırttan götürülen ceketlere ve camilerde çalınan ayakkabılarada bi çözüm üretmek gerek.



20 Kasım 2009

heyecanını kaybetmişsin


dün akşama kadar Yalın oğlanın 'ki sen' şarkısı çaldı ofiste. tamam beğendim şarkıyı ama akşama kadar dinleyince olmadı. eve gittim "heyecanını kaybetmişsiin" diyorum o kadar. bi orası akılda kalmış şarkının.
sabah işe giderken sanki biri kulağıma fısıldadı "al sana heyecan!"

kırmızı ışık yanıyormuş meğer. sağ şeritte 5-6 araba duruyor sol şerit boştu. ışığı görmediğimden hiç durmadım geçiyorum, o sağdaki yoldan girip solumdaki yola geçmeye çalışan taksiciyle göz göze geldim. normalde anlatılan film şeritleri geçiyormuş o an. taksicinin pörtlemiş gözlerini gördükten sonra gözlerimi kapayıp ses gelmesini bekleyebilirdim, çünkü bir iki saniyeliğine bastığım frenle araba durmayacağını göstermişti.
gayipten biri mi dürttü ne oldu bilmem ama aniden sağa kırdım ve yan yola girdim. çünkü taksici frene basmış yolun ortasında durmuştu çoktan. Yan yolda bi müddet karşı şeritten gittikten sonra kendime geldim. hergün geçtiğim yoldaki kırmızı ışığı nasıl fark etmedim? bilmiyorum. belkide yalın oğlan bize oyun oynadı

19 Kasım 2009

ayu prizi


Müge hanımın postu sonrası, biraz can sıkıntısı ve saçmalamaca sonrası ortaya çıkan.

bööö

hem çocuklar elini prize sokamaz

17 Kasım 2009

Dolphin



Türkiye benimle gurur duyuyor sayın okurlar. Şimdiye kadar duymadıysa bile bu yazıyı okuduktan sonra, bir şeylerden haberdar olunca duyacak!
Belçika ahalisinden bir müşterimiz yeni üreteceği peçeteler için bir marka ve logo fikri danıştı. Nasıl bişey olur diye düşünürken çınar yapraklarını çok sevdiğimden ilkin yaprak koyacaktım ortaya, hemde masmavi. Sonra aklıma Yunus geldi. Ne var selpak fil kullanıyor ya, hem Yunuslar daha güzel hayvancıklar. Yapıştırdım hemen çakma bi logo "al burdan yak" dedim. Adam fikri beğendi. peçete satışlarına göre yeni makinalar satabilme ihtimali doğdu ve ülkeme yeni döviz girişleri... belçikada üzerinde kocaman 'The best' yazan ve yunuslu bi peçete görürseniz beni hatırlayınız..

tamam tamam heyecanlanmayın, balkonlara, camlara çıkıp bayrak asmayın. sizden önce yazıyı bitirip camdan silahı çıkarıp, mermi atan biri olabilir.

İstanbul’un orta yerinde bir dekorasyon faciası..

Sabah işe geç kaldım. "madem geç kaldım gazete alıp gideyim, yolda okurum" dedim. Selahattin Duman yazısı yoksa genelde almam Vatan'ı açıp bakar öyle alırım. bu adam ne yazsa okurum ve paslaşıyorum bugünki yazısını..


“Benim kızım doğuştan tasarımcı..” diye tutturan anneler ile “Aslında içimde bir tasarımcı var..” diye şişinen cici kızları buradan uyarıyorum.. Bırakın içinizdeki tasarımcı, içinizde kalsın.. Maazallah dışarı bir çıkarsa Demet Akalın gibi olursunuz.. Arkanızdan ağlayanınız çıkmaz..

Hükümet adamlarının arada bir aklına eser..

Ceza yasaları ile oynayıp hırsızın, uğursuzun hukuktan sebeplenmesine yardım ederler..

Büyüklerimizin yasa eliyle yaptığı son şefkat gösterisi “Rahşan Affı..” bu akıllara misaldir..

“Hani..” diyorum..

“Şu ceza yasalarıyla yine oynayacağınız tutarsa..” demeye getiriyorum.. Hükümetin zaptedemediği kullar için yeni bir infaz uygulaması aklıma geldi de..

Onu şey edecektim..

Mesela taksirli suçlar için zengine, okumuş yazmış takımına para cezası vermeyin.. Caydırıcılığı yok.. Onun yerine şöyle bir madde koyun..

“Filanca filii işleyen kişi iki aydan altı aya kadar Demet Akalın’ın yeni döşediği evde gözetim altına tutulur..”



***


Demet Akalın şarkıcı makûlesinden bir hanım kız..

Manken miydi, oyuncu muydu kimse söktüremedi.. Birileri elinden tuttu, bir anda memleketin bir numaralı kadın şarkıcısı haline geldi..

Ses yok, müzik eğitimi yok, biraz fizik ile sarı saç boyası var o kadar..

Memleket ahalisinin kafa kayışı vaktiyle koparılıp akıllar boş döndüğünden yani “soysal şuurumuz yerinde olmadığından..” kimse de bu duruma itiraz etmedi..

Müzeyyen Senar’ın, Muazzez Abacı’nın, Zeki Müren’in, Münir Nurettin’in, Hamiyet Yüceses’in bir vakitler saltanat sürdüğü müzik tahtında artık Demet Akalın oturuyor..

Şarkı söyleyemese de paparazzilerin programlarında bolca gözüküyor..

Kalın sesiyle yaptığı, Alişan’dan başka kimsenin gülmediği esprilerle gündemi dolduruyor.. Aferin ona..

EV TASARIMCISI

Ahalimiz bu kıza o kadar bayılıyor ki cebini para doldurmuş.. Doldursun, gözümüz yok..

O da gidip kendine bir ev satın almış.. Alsın, güle güle otursun..

Lakin iş o evi dekore etmeye gelince çarşı karışmış..

Her kadının içinde saklı duran, bir benzeri de Demet Hanım’da bulunan o gizli tasarımcı ortaya çıkıvermiş..

Dubleks dairesini öyle bir döşemiş ki akıllara seza.. Belgeseli yapılsa tasarım okullarında sabah akşam gösterilir, tasarımcı adayı kızlara da “Dersinizi çalışmazsanız eviniz Demet Akalın’ın evi gibi olur..” mesajı verilir..

Nereden mi biliyorum?

Allah razı olsun Show TV’den..

Geçtiğimiz pazar günü televizyondan doya doya seyrettik evini, dekorasyona doyduk..

Programı hazırlayanlar doğal olarak mikrofonu Alişan’ın eline vermişler, o önde kamera arkada evi geziyorlar..

Alişan’ın eline mikrofon verilmesi tasarıma olan yatkınlığından değil.. İhtimal o mikrofonu taşıyacak olan muhabir kız evi gezerken gülme krizine tutulacaktı..

Bir yayın skandalına sebep olmamak için böyle yaptılar.. Bu da iyi akıl..

Evin dekorasyon teması “siyah ve parlak şeyler” üzerine kurulmuş.. Tahmin ediyorum ki İstanbul’da ışığı yansıtan ciyaklıkta bir tane nesne kalmamıştır..

Aynasından, sandalyesine, sehpasından büfe aksesuarlarına kadar ne ararsan Demet Hanım’ın evinde var..

Eğer bu zevke zooloji biliminden bir karşılık bulunmaya çalışılsa akla ilk olarak saksağanlar gelir..


***


Saksağan kuşu, kanatlılar dahil bütün hayvan âleminin rüküşüdür..

Ayna kırığı, renkli cam, nikel para.. Artık ne olursa, parlak bir şey gördüğünde dayanamaz, alır yuvasına götürür..

Eskiden parasız kalan yeniçeriler açık araziye çıkıp saksağan yuvası arar, içine bakarlarmış.. Hepsinden çıkmasa da mutlaka para bulup dönerlermiş..

İşte hayvanat âleminde “Saksağan Sendromu..” denilen bu güdü Demet Akalın’ın mimarıyla birlikte dekore ettiği evde hortlamış..

O mimara ben ne diyeyim? Ya kızcağızdan nefret edip “Dur ben sana bir iş edeyim de..” güdüsüyle evine kıydı.. Veya diplomasını kendi yaptı..

Bu iki şıkkın orta yolu yok..

RACA GELMEDİ Mİ?

Siyahın hâkim olduğu salonun orta yerinde bir yemek masası var.. Simsiyah..

Bacakları gümüş işleme ile yere kadar süslü.. Hindistan’da bazı dini bayramlarda racaların bindiği filleri böyle süslerler..

Demet Hanım’ın salonunda böyle bir bayram havası estirilmiş.. Festival bitmiş fil de sanki ortada kalmış..

Onun etrafında “Rüya Düğün Salonu” tarzı sandalyeler var.. Cart renkte saten kumaşlarla kaplanmış.. Pembesi, cart sarısı, hatta yaldızlı soba boyası renginde..

Cici şekerlemeleri gibi duruyorlar mı desem, oyuncakçılarda satılan Barbie bebeğin yemek takımı mı desem, ben de bilemedim..

Tepesinde de bol camlı bir avize.. Ortalıkta sadece damat adayı Hintli eksik..

Meşhur laftır.. “Kelin kelliği yetmez bir de üzerine çıban çıkar..” derler..

Demet Hanım ile mimarının müşterek geliştirdikleri zevke sosyal çevresi de geniş katkıda bulunmuş..

Biz de ev hediyesi âdeti vardır.. Onun icabını yerine getirmek için Demet Hanım’ın arayıp da bulamadığı cinslikteki nesneleri de onlar tedarik etmiş..

Temsil, şarkıcı taifemizden Küçük Ceylan hanım benim canım bir çift geyik boynuzu getirmiş..


***


Ceylan küçük boynuzlu bir mahlûk.. Koca geyik boynuzu hediye etmenin mânâsını pek çözemedim..

“Aile yadigârı, senin eve daha çok yakışır..” gibi bir durum da yok ortada.. Bu sırrı daha sonra çözmeye çalışacağız..

Kızcağız mimar marifetiyle dünyanın parasını harcamış.. Mimar hem ustalığının hakkını hem de eve taşıdığı o garip nesnelerin komisyonunu mutlaka almıştır..

Ben Demet Hanım’ın yerinde olsam mimarı dava ederim.. Paramı çatır çatır geri alırım..

Mahkemede şahit neyim gerekmez.. Evin fotoğrafları davayı kazanmaya yeter..

Demet Hanım isterse evinin dekorasyon fotoğraflarını delil olarak sunup Mimarlar Odası’nı bile kapattırır.. Bence hakkını aramalı..

12 Kasım 2009

Aman doktor canım cicim doktor



Sinüzitten, her kışı burnumu çekerek geçiririm zaten.Sanki kışın beynime mukus dolar. bu kış bi halsizliktir gidiyor, bakalım ne kadar ömrümüz kalmış? diyerek doktora gittim. Eve hemen gidip yatabilmek için mahalledeki sağlık ocağına seyirttim. 10-15 dakika sürmedi bana sıra gelmesi. Devlet hastanesine gitsen sabah erken saatlerde gitmen gerekiyor, İzmit’te özel hastanelerde son zamanlarda devlet hastanesi gibi oldu tıklım tıklım. Ablamın hastanede çalışmasına ve gittiğimde hiç sıra beklemememe rağmen gitmedim. Hem taş hatunlar var hastanede ama en yakını tercih ettim.
Sıra beklerken arkadaşın abisi geldi o da rahatsızmış. Onun sıra numarası epey sonraydı. Ben doktorun yanına girdiğimde, bidibidi böyleyken böyle arkadaşım var o da rahatsız o da numara aldı o da gelse muayene etseniz filan ayağı yaptım. Sonra başkasının hakkını yemek ve hak yedirmek için teşvikten pişman oldum.
Doktor amca 40-45 yaşlarında, gözlüklü, ağzına bi maske geçirmiş. Gel evladım dedi. Anlattım derdimi eveett dedi uzun uzun. Monitöre bakan yüzünü bana çevirdi; tekrar söyler misin yavrum neydi şikayetin? İlk seferde anlamıyordur dedim anlattım. Sonra Arkadaşın abisine sordu , senin neyin var diye. Öksürük var şu var bu var dedi. Doktor, ee sana ne yazalım? dediği an trt de para filan dağıtılan şaka programındayız sandım. Reha abi bana bakıyor, ne diyor bu adam der gibi. Şurup iyidir dedim. Öksürük şurubu yazdım sana başka bişey yazayım mi diye sordu. Biz hala şaka filan sanıyoruz adam reçeteyi çıkardı. 1 ve 4 senin 2- 3 senin ilaçlar diyor. Biz saf saf bakıyoruz.
Yok yok 1-5 senin, dur bakalım. Ha 5 yok (üstünü karalıyor) 1 senin sana 3 ilaç yazmışız. Öksürük şurubu senin, tek yazmışız sana. Bi dahaki sefere artık sana bişey yazamadık.
İş için birer adet rapor kağıdı aldık nasıl doldurulacağını da bize sordu doktor bey.. Kalanını danışmadaki kızlar halletti. Onlara, bu doktor ne ayak dedik, gülüşmeye başladılar.
Şakaya maruz kalıp, para alamamanın hüznüyle boynun bükük eczaneye seyirttik. Eczacıya bu ilaçlar ne ilacı neye yarar diye sorduk, biri kas gevşetici çıktı. Eczacının tavsiyesiyle başka ilaçlarda aldım. Demekki doktor bizi ilaçları tanımaya teşvik ediyor diye düşündüm, evime gidip bi tarhana içip yattım..




10 Kasım 2009

10 Kasımlar daha buruk geçiyor.


küçükken, her 10 kasım saat 9:05de sirenler çaldığında hüzünlenir ağlamaklı olurdum. Şimdi ofiste çalışırken siren seslerini duyup yine kötü oluyor insan, hep bi burukluk var.
ufak bi çocuğa "beni mi daha çok seviyorsun, Atatürk'ü mü?" diye soran bir başbakanla ne olabilir?

Ey milletim,
Ben, Mustafa Kemal'im...
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
Hâlâ en hakiki mürşit, değilse ilim,
Kurusun damağım, dilim.
Özür dilerim...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Özgürlük hâlâ,
En yüce değer
Değilse eğer...
Prangalı kalsın diyorsanız, köleler...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Yoksa, çağdaş medeniyetin bir anlamı,
Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı,
Baş tacı edebiliyorsanız
Sanatın içine tüküren adamı...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın.
Anlamı kalmadıysa
Yurtta sulh, dünyada barışın.
Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın.
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Özlediyseniz fesi, peçeyi.
Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi.
Hâlâ medet umuyorsanız
Şıhtan, şeyhten, dervişten.
Şifa buluyorsanız,
Muskadan, üfürükçüden...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek...
Kara çarşafa girsin diyorsanız,
Yobazın gazabından ürkerek...
Diyorsanız ki, okumasın Kadınımız, kızımız;
Budur bizim alın yazımız...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Fazla geldiyse size,
Hürriyet, Cumhuriyet...
Özlemini çekiyorsanız,
Saltanatın, sultanın...
Hâlâ önemini anlayamadıysanız,
Millet olmanın...
Kul olun, ümmet kalın,
Fetvasını bekleyin, Şeyhülislamın...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.
RAHAT BIRAKIN BENİ...

7 Kasım 2009

çağrıştırmaca

müge hanımın cuma sohbetleri postundaki yorumlarda puffy; "Taş gibi hatunlar olduğu için bile bir diziyi izleyebileceğimizi düşünen kadınları acaba çok mu abartıyoruz biz gözümüzde?" demiş sanki evrenin sırrını açıklamış gibi "vauuvv doğru lann" dedim. ardından aklıma geçen gün izlediğim bi haber geldi. türkiye suşiyi japon hatunların göbeğinden yiyebilmeyle tanışmış. sanırsın coca colanın formülünü çözmüşler. röportaj yapıyorlar bi tanesiyle. bunu ülkemize getirenlere çok teşekkür ediyorum, diyor biri. işletme sahibi bu işi türkiyeye getiren mucitmiş gibi gösterilen kroyum ama para bende abi anlatıyor;
"ülkede böyle bir açık vardı, bunu ilk kez türkiyeye getirmekle gurur duyuyoruz. tabii biz kendimize uyarladık normalde bu geyşa denen kadınlar çıplaktır ama türk örf adetlerine uydurup biz giydirdik, yani direk alıp taklit etmedik, kendimize uyarladık" diyor ve herkes mutlu.
düşünüyorum çekyatta otururken(çekyatta bile düşünebiliyorum) acaba çok mu geri zekalı gözüküyoruz? nedir bu adamların olayı dedim. he o yorumdan bunu nasıl çıkarttın, nasıl aklına geldi derseniz. hatunun göbeğinden suşi yiyen bi kadını çekiyor kamera hemen yanına gidip mikrofon uzatıyorlar başlıyor kadın övmeye. bunu türkiyeye getirenlere teşekkür ediyorum bence çok güzel bişey bidibidi..
ulan geri zekalı sen yat bakalım güzel oluyor mu! hakkaten işte bu tipleri abartmaya gerek yok. yol verin gitsin

gülü susuz seni aşksız bırakmam



askerden geldiğimden beri hiç görüşmemiştik, oturup sohbet ettik, yemek yedik. genelde hızlı yerim ama bu sefer askerlik anılarını anlatırken buldum kendimi, yemeğimi bile yiyemedim. Onlar da anlat anlat nefes filmine benziyor mu askerlik diyerek meraklı gözlerle bakıyorlardı.
Şarap evi diye biyer var İzmitte, epeydir duyuyordum adını, oraya gidelim mi dediklerinde hemen atladım, gittik. Mekan eski bi bina anlatılana göre eskiden değirmenmiş. Tavanı epey yüksek, şimdiki apartman daireleri gibi ufacık değil. Eski evler çok güzelmiş bu yönden. Mesela köyde dedemlerin bi evi var, o arsaya evi müteahhit yapmış olsa 8daire çıkartır. Evde 3 banyo ve tuvalet var mesela. Bizimkiler biraz abartmışlar tabi. Apartman dairelerine bakınca mutfakları çok küçük olur ve evde en sinir olduğum şeydir küçücük mutfak. Mutfakta yemek yemeyi bırak, yapman bile zor. Hele o mutfak tezgahları yok mu, yemek yapama diye yapılmış. Nerde mantı açsın yeni nesil apartman çocukları..
Dönelim yine şarap evine. Arkadaşın dizüstü bilgisayarını göstererek, garson çocuk; alayım isterseniz dedi. Bi sandalye çekip onun üstüne koyalım dedik yok müşteri gelecek dedi. Bizden baksa 2 masa var dolu olan toplamda 15civarı masa var. Ne olacakta dolacak burası derken içlerinde zayıf Mustafa kandıralı olan 4 kişi ellerinde ut, darbuka, klarnet, tef filan geldiler. Evet biz şaşırdık bilmediğimizden ama canlı müzik varmış mekanda. Klarnet sesini çok severim, amcalar sigara molası verdiğinde klarnetçi masamıza gelerek, kusura bakmayın başınızı şişirdik dedi. Olur mu ağzınıza sağlık diyerekten inip beraber sigara içtik. Sonra amca bizim masaya baka baka ne üfledi gırnatayı..

Gülü susuz seni aşksız bırakmam çaldıktan sonra hadi biraz oynayalım dediler ve şappi şappi rinaa rinaa moduna girdiler. Millet kalktı oynamaya başladı, henüz o kıvama gelmediğimden biraz daha içtim ama dayı masaya yapışıp klarneti kulağımın içine soktu çaldı durdu. En ayar olduğum olayda olsa, bu müziğin hastasıyım..

ekleme: başlıkla alakası yok ama dinlenir azizim http://fizy.com/s/102y3a

6 Kasım 2009

binlerce dansööz var


ne çok yalnız hissediyorum kendimi bu sıralar. İş hayatında yalnızım. Bilgisayar başına geçip saatlerce konuşmuyorum kimseyle, zaten konuşacak kimse de yok. İmalata gidip ustalarla edeyim muhabbet diyorum hemen mua goyyum naber lan, moduna geçiyorlar. O noktaya gelmeden ben kaçıyorum.
Akşam geç saatlere kadar mesaiye kalıyorum çıktığımda eve gidip yatıyorum. Moronkale olduk kaldık. Yarın efes blues fest. Var ve hala biletim yok. Kiminle gideceğimi de bilmiyorum zaten.
Arkadaş evleniyor düğününe gidiyoruz 3 erkek. Takımızı takıp alkol almaya gidiyoruz. Düğün salonu yanındaki park, ufak çaplı bi tekel bayii oluveriyor. Kafalar güzel olunca, yeter oynamaya geldik oynamayaa düğünlerde göbek atmaya moduna girip deli gibi oynuyoruz. Hatta salonda kolbastı oynayan 10yaş üzeri 2 kişiden biriyim ve hayatımda ilk kez kolbastı oynadım. Herkes eşiyle, sevdiceğiyle dans etmiş yerlerine oturmuş garip garip bize bakıyor, ozan başkan ki kendisi damat oluyor o gece; size ne içirdiler lan bu kadar diyor.
Sinemaydı tiyatroydu gidesim gelmiyor. Evde pcden dizi izliyorum arada: 1 kadın 1 erkek.. ne kadar da benziyor ilişkiler. Hadi git şimdi.

4 Kasım 2009

açılın ben hastayım


uzak dur bilader.. şş aloo..

canım sıkılıyore yine. grip miyim? yoksa burnum sinüzitten mi akıyor? triplerindeyim. uzak dur bulaşabilir.

kürt müsün? yine açılın. açılım açılın açıl hatta açılsınlar..

polis tribünde meşale yakan adamın götüne jop sokar, gözüne gözüne biber gazı sıkarken, istanbulda eylem yaparken yolda türk bayrağı açan bi elemana saldıran dtplilere bi numarası yok.

bir kar yağar ince ince, komandonun hali nice.. askerlik biteli 2 ay oldu oluyor orda kalanlardan ahbap olduğum bikaçıyla konuştum telefonda kar varmış azizim. iyi zamanda gittik geldik. dualarımız onlarla..


temel, gayserili bide haso ölmüşler
öbür tarafta cennetin kapısında bekliyorlarmış. kapıdaki eleman rüşvet istemiş bunları içeri sokacak. Temel hemen vermiş parayı girmiş cennete. Kayserili en son kaça olur diye pazarlık ediyormuş. Haso ise bana ne kardeşim devlet versin demiş.

yaa yaa