28 Aralık 2010

yeni yıl yeni ajanda




Ajandalar pek çekici gelirdi. Her yeni yıl öncesi oradan buradan gelir. Hiç satın almışlığımda yoktur yani, hep promosyona salça olurdum. Her yıl yeni yeni ajandalar geçerdi elime, cillop gibi ancak hiç yazamazdım. Yazamazdım dediğim kullanamazdım yani. Yoksa elime geçtiği andan itibaren ilk sayfasındaki hakkımızda bilgileri yazabildiğimiz kısmı doldurur, bekaretini bozardım. En kral yazımla yazmaya çalışırdım. İsim, ev adresi, tel, pasaport no, ehliyet no, oto ruhsat no, kan grubu v.s. yazılırdı. Tabi pasaport no, plaka no, sigorta no filan olmadığından oralara gereksiz şeyler yazılır sallanırdı. Biz sadece isim soyad, adres, tel filan kısımlarını doldurabilirdik, allahtan onlar vardı yani..

Hoşta bi kokusu olur bu ajandaların. Yeni kağıt kokusuyla karışık, kabındaki deri kokusu ve sayfaları ilk açtığınızdaki çıtır çıtır çıkan ses sizi mutlu eder. Sizi etmese de beni ediyor. Sonra bir bakmışsınız bir kablo firması veya bir tavukçu ne bileyim. Sayfanın orta yerine tavuk resmi koymuşlar. sayfanın en kral yerine, yani kullanamayalım diye bedava diye piç edilmezki. Bi bakmışsın löpçük gibi kombi resmi durur orta yerde. Sonra bu ajandalar kullanılmaz sadece ilk sayfadaki kimlik bilgileriyle yaşar giderdi. Ta ki ufak bi velete filan verene kadar öylece dururdu. Çocuk tembihlenirdi al bak okulda kullanırsın diye. Bana da aynısı çok yapıldığından cok küfür yemişizdir herhalde bu sebepten.. yani ne bok yemeye veriyorsun ki aradan 1 yıl geçmiş götüne mi soksun onu o cocuk. Sayfanın ortasında kocaman bi tavuk var bilibili tavukculuk falan filan.. anca küfür eder o cocuk sana. Zaten isim kısmını da doldurmuşsun. Yani bitmiş bütün olayı o ajandanın..

Birde bu ajandaların c.tesi ve Pazar günlerini aynı sayfada yapıyorlardı, elimdeki ajandaya baktım hala aynıymış. Oha be hala uyanamadınız mı? Haftanın en güzel günlerine bu yapılan haksız muamele nedir?! C.tesi Pazar adam bişey yapmaz mı yani. En kral güne bu yapılır mı? bi sayfayı ikiye bölüp.. tööbe töbee!

Kullanım amacı olarak daha sonraları derslerde not almak için kullanılmıştır ki başta belirtmediysem belirteyim; ben ajandayı öyle günlük işlerimi randevularımı, o güne ait özel şeyler filan yazmadım hiç. Duyduğum ilginç sözleri yazardım, sevdiğim şiirleri filan yazardım kimi zaman. Bu yüzdende hep bi suçluluk hissiyatı bulunur bünyemde. Ajandaya haksızlık yapmışım hissi vardır. Ama olmadı işte hiç o şekilde faydalanamadım ajandadan.. ama bazen derste not alırken, notu yazdığın sayfada o günün tarihine denk geldiğini görünce duyduğun mutluluk, o haz anlatılmıyor efendim. bağırasın bakın lan böyle böyle bişey var diyesin gelir yapamazsın. boğazında düğümlenir sonra derste piç olur o sayfada..

Şimdi yeni yeni ajandalar geçiyor elime. Bakıyorum sağına soluna, açıyorum kapağı, daha fazla bilgi yazabiliyorum artık ve kişisel bilgiler kısmını doldururken buldum kendimi. İnsan yaşlandığını ajandalardan anlar mı? nasıl bi veremliliktir bu..

27 Aralık 2010

yeşil desen yeşil değil, bu ne biçim sermaye

kansere çareyi buldum diye tüm haber bültenlerinde "zbamm işte mucize türk doktoru" "kansere çareyi türk doktorlar buldu" filan diye çıkan adam gelsin bi büyük içelim beraber. niye insanlar kanser oluyor onu anlar diye inanıyorum. yoksa çaresini buldum dediğin hastalığın kaynağını bilmezsen, merhemin olsa kafana sürsen o saç yine dökülür.

her gün köşe yazarları hala yazıyorlar "terörle bir yere varılamaz" diye.. daha ne olacağıdı ulan o.ç. demek geliyor içimden. beyefendiliğime veriyorum susuyorum ama bunu karşıma geçip biri dedi mi dayanamıyorum işte. hele 2 tuborg gold sonrası sahil kenarında olunca hiç dayanamayıp üstüne atlıyorum. kendini müslüman diye tanıtan genç çok sağlam (daşşaklı dedikleri ki ben bu lafı kullanmam yine beyefendiliğimi bozmam) dedikleri bir fabrikada çalışmaya başlamış. "sınavı kazanmıştım ama akp olmasa giremezdim" diyor..
ben hemen atlıyorum (böyle durumlarda aynını yapıyorum )

-kardeşim nasıl yaptın yahu ben o kadar koşturdum şu parti peşinde bi işe giremedim
-nasıl olur hacı sen hangi teşkilata takıldın
(burda mal gibi kaldım saçmaladım açıkça mit filan diyesim geldi)
...
-valla bilmem hacı başka türlü giremezsin bu fabrikaya işe. direk ankaradan bağlıyorlar işi.


arkası yarımca sahilinde ala luna deyi bağırıyor yaban ellerden sitiks miydi neydi

19 Aralık 2010

Sevgili güllük,

insanlar sabahları uyanırlar. güneş sabahları doğar. insanlar işe giderler. ayakkabı giyerler. bazen laciverd, bazen siyah, bazen beyaz arabalara binerler. bazen de kahverengi ayakkabı giyerler. hava vardır. su vardır. bazen yağmur ya da kar yağar. kış vardır. kışın hava erken kararır. evlere gidilir. ço...rba içilir. şeftali yenir. insanlar pazen ya da başka kumaşlardan dikilmiş pijamalardan giyerler. pikniğe gidilir. at vardır. en çok kahverengi ya da ona yakın renklerde atlar olur. bazen taksi tutulur. kuşlar havada uçar. yer vardır. ona basılır. yaz olunca denize girilir. balıklar yüzerler. yeşil vardır



10 Aralık 2010

bir damla gözlerimde




ne yazsam bilemedim.. kadın söylüyor azizim. ibrikçi nerdesin be hala aramadın
o zamanlar daha güzeldi di mi
mesela ceyar bi dizideki kötü adamdı, büyüyüp cem uzan olmamıştı daha
adam gibiydi adamlar, telefonda konuşurken seslerini inceltmiyorlardı henüz.
Yusuf islam, cat stevenstı o zamanlar
tayyip kasimpasada yancıydı masada
tek arzusu çift kaşarlı olmasıydı tostlarının..
bütün babalar süperdi şevket altuğ vardı.
mahallede şakir abimiz,
okulda hafize analarımız olurdu.
sınıfta soba yanar, dersin ortasında hademe kömür atmaya gelirdi
sınıf duman bulutu bile olurdu.
bir, ayağında kundurası vardı ibonun, bodrumda otelleri değil.
zekü müren adamdı, günün veletleri gibi götü başı oynamazdı
mahalle aralarında kalaycı, pamuk helvacı sesleri gelirdi.
akşamları önünü kesmezdi üçüncü sayfa kahramanları, bozacı olurdu o gelen ses.
camdan bakardı teyzeler, karşı camdanda bakanlar olur sohbet ederlerdi,
henüz öğrenmemişlerdi kadın programlarında figüran olmayı.
mahalle bakkallarının önünde topril patlatıp gazoz içmekti en büyük eğlence.
battal gazinin siyah saçları mavi gözleri vardı o da adamdı.
tsubasa güzel adamdı hiç bozmadı kendini örümcek adam gibi.
sonra ne oldu da göt gibi sattık hayallermizi!!
bi git arkadaşım ya
bu kadar....

4 Aralık 2010

gülü susuz seni aşksız bırakmam

kafam çok güzel blog. 35lik bazooka vodka ve 2 efes kutu bira sonrası hayat bana güzel. bunun üstüne araba kullanmak..

sabah dünyanın en güzel kadını ile karşılaşacağım için mi heyecanımı bastırmak için mi bilemedim. yarın akşam hayatımın en güzel anlarından biri olacağını düşünüyorum. olacak diyorsak olacak lan o kadar. uyuyan ablamı uyandıran klavye sesleri ona hoo diye bi ses çıkarttırdı. o nazik kızdan öyle bi ses çıksın. hahaha

bu akşam on numarayım herkesi çok seviyorum

31 Ekim 2010

öksürükle tıksırıkla geçen bi hafta sonu olsun istemediğimden dün akşam çıkıp biraz gezeyim, iki sohbet edeyim diye ibo'nun yanına gittim. ekip sağlamdı biraz oturduk sohbet ettik kadınlardan bahsetmeye başladılar herkes dertliymiş. ben zaten hastayım uzun cümleler kuramıyorum. biralanalım dedik gittik büfeye. tekelci abi bize bi geçirdi, çıkınca anladık. ne oluyor lan bu adam niye geçirdi bize? biri zam geldi dedi. ulan yeter be alkol var diye kolonya içecek artık millet. ağzımıza sıçtınız.
yine kavga edildi sevgililerle, yine tartışıldı. herkes mi böyle yahu! bu da böyle bi post işte aq

30 Ekim 2010

aleni değil yumuşak yumuşak



alman bozuntusuyum ama çok güzel öperim teyzecim, cenap amcamda öğretti tekniğini




Blogu sallayamıyorum azizim. iş mevzuunu önceden anlatmıştım. bazende mesai olduğundan gece geliyorum eve. akşama kadar monitörle kaynaştığımdan eve geldiğimde gözler kapanıyor değil monitöre bakmak açamıyorum bazen. işte ise giremiyorum blogger'a. sağolsun ay ticiler koruyorlar(!) bilgisayarları bloggerdan.

öhöm 4 gün tatil mal moronkale gibi evde yatıyor beynimden akan mukusları siliyorum. bu hastalık ne boktan şey sigara bile tat vermiyo efkarlanıp bi rakı bile içemiyorsun. kpss bu hafta sonu yapılıyormuş o aklımdaydı kaldı ama bu hafta sonuda büyük bi vurgun bekliyorum.

29 ekimde yok türbanlılar varmış diye askerler gitmemiş. askerler var diye öteki ters ters bakmış, saçmalıklarını duymuktan bıktım. yeter ulan bu ülkede ampute milli futbol takımı dünya şampiyonasında 3. oluyor, dün kızlar Voleybol Dünya şampiyonasında Çin'i deviriyorlar kimsenin salladığı yok.

ayrıca hido bu sene ne yapar nash ile birlikte çok merak ediyor, nane limon bardağını kaldırarak sizleri selamlıyorum..

28 Eylül 2010

naber lan çırak!

şizoşems from batuhan kaygı on Vimeo.



naber be blog. epey oldu yazmayalı. iş değişikliği nedeniyle kapalıydık en son. verdiğimiz arada ne çok şey oldu di mi?

en boktanını az önce gördüm kocaelispor hiç terlemeden küme düşüyor.. üzerine uzunca yazılır ama hep kahır dolu, ağlamaklı...



futboldan girdik o arada kadıköye maça gittim sevgili seyirciler. türkiye belçika maçına. biletlerimizi almak için erken çıkacaktık yola (gudubet izmitte biletix bile yok (OHAA!!)) ama kadıköydeki biletixten maç başladı gidiyo bileti alamadık. karaborsasporlular abi bilet var gel gel diye diye yanımda takılıyorlar. sonunda bana fazla bilet var mı abi bile dediler. neyseki maç bitmeden stada girdik. kıçımı koltuğa koymamla gol yememiz bir oldu. o an gudubetliğin yine benden kaynaklandığını anladım. çıkalım diyecektim arkadaşa ama o kadar zor girdik. körfez çocuğu olarak pis kokuya alışığız ama stadın etrafındaki boklu derenin kokusu bambaşkaymış. kaç yıl oldu gitmeyeli o stada. millet daha bi zıçar olmuş. neyse stadın orda bi yerde köprü altında sprey boyayla yazılı kocaelispor yazısı vardı. bir "o an"lar kalıyor elde, mutlu olunan. milli takım yenmiş yenilmiş zerrede umrumda değil he. ibo biletler çok ucuz gel, ben arabayla götürür getiririm dediği için gittim. yoksa işten çık git bi daha istanbula ohooo..

işten çık git demişken zıplayalım iş hayatına. yeni işim bir başka şehirde ama ben hala aynı yerde oturuyorum. yollarda çektiğim çilelerden sonra acaba beni muavin yapacaklarda önce sınıyorlar mı diye düşünüyorum. her gün git gel 2 saat yol mu gidilir be. hemde otobandan yani. belki istanbullu olan alışıktır "ne var kardeşim ben köprüyü 2 saatte geçiyorum bidi bidi" diyebilir. fakat biz alışık değiliz öyle mevzulara. trafik olsun bekle dur aynı yerde ama benim saatim bile şaşıyor gidip gelirken. meridyen arası mı ne 4 dakikaydı ya ben gidiyorum allah ne meridyen verdiyse işte.
firmamız fransız firması olur bir sürü yabancı lavuk var. ha türklerden ne hayır gördün dersen lavukluk konusunda eline kimsenin su dökemeyeceği türk kardeşlerimiz var. "ay ben geçen gün ispanyadaydım sen ne yaptn cicim" , "ben fransadaydım, şapka aldım kendime" ebeninki bende hafta sonu 3. lige düşen takımın maçındaydım soora gidip dağda mangal rakı yaptım. koyarım fransız şarabına senin. son cümleyi diyesim geliyorda şimdi yeniyiz hemen ürkütmeyelim diye ses etmiyorum.

hele DIN bu standardının ne olduğunu bana anlatmaya çalışan arkadaş vardıki ne diyeyim diye baktım heralde adam harf harf kodladı. lan o kadar mı geri duruyorum? tamam bi adaptasyon olayı var yabancı futbolcu misali ama takımdaki arkadaşlık çok iyi yani. sağolsun işleri birine yaptırdim geçen uyuzluğuna. baksana ya bu nasıl oluyodu diyerekten kaptırdım. bunu sormam dın normu olayı sonrasına denk geliyor. madem o kadar mal gördü yapsın işi diye yapıştırdım...

evet git gel 2 saat filan sürüyor yol. e napıyorum tabi o servisin içinde kara büyü mü var ne varsa biner binmez uykum geliyor. eve geliyorum uyuyamıyorum. kemal sunal'ın şiki şiki baba minibüsü gibi. o ortam uyku için efsane. aynı insanlar aynı şoför aynı yol (ki hiç takip etmiyorum nereye gidiyoruz diye). bi uyanıyorum; evden çıkmadan saç, üst baş filan hafif şekilli elbise ütülü olsun diye kastığım her şey yerlebir. karizma sıfırın altında -41. ağızdan salyalar temizleniyor, gözlerden çapaklar temizleniyor hava daha yeni aydınlanmış çünkü servise bindiğinde karanlıktı. gidip bi türk kahvesi yapıuıştırıp işe başlıyorum. iş ise çok yoğun be. bizi bozmaz umarım. herkes bi koşturma, bi sürat içinde. devlet memurları böyle çalışsa kimse kpssye girmez.

he bu kpss sınavında skandal ama benim hiç şaşırmadığım hadiseler oldu. bi sonraki postta onun hakkında sizi uyandırmak istiyorum..
şimdilik öpüyorum..

15 Ağustos 2010

istifamı verdim odama gel


Portishead - Mysterons Live Paris Zenith
Yükleyen samithemenace. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.
O.Ç. spor idmanlarına devam ediyorum hala. ihbar süremin bilmem kaçıncı günündeyim. önümüzdeki perşembe günü, son 2 haftaya kadar çalıştığım, 2 haftadır gidip oturup, milleti işinden alıkoyup muhabbete sevk ettiğim işten ayrılıyorum. daha 1 sene olmamış senelik iznim bile yok. tatil edemeden yeni bi işe başlayacağım.
istifa dilkekçeme imzayı atıp bonservisimi tek taraflı feshettikten sonraki süreçte karar daha net anladımki o.ç.spor adına oynuyormuşum son 10 aydır. insanların tutumları öylesine değişti, öylesine sevgili birer o.ç. oldular ki, ben utandım derdim ama ne utanıcam. elimde kahveyle fabrika içinde gezip duruyorum. gece hayatım geç saatlere kadar sürer olmuştu, ertesi günü pek sallamıyordum artık.
ancak yumurtlarken yem verenler, işten ayrılma sürecinde beni antrenman sahasında rehin alınca, selam bile vermez oldular. ne biçim adam lan bunlar? bi kaçını tutup dağa kaldırasım var. birer sigara içeriz karşılıklı deyü..

yeni işim daha büyük eşşek kadar bir fabrikada. iş görüşmesine ilk gittiğimde 3 saat filan görüştüm. (oha genel müdür mü olucan lan (arkadaşın tepkisiydi)) önüne gelen mühendisle görüştürdüler heralde. ama hepside müdürmüş. ne çok müdür varmış allaasen. gazi üniversitesindeki her takım elbilesiyi reis sanmaya başlamıştım, burda da hepsi müdür müdür?

ingilizce mülakatlar ise efsaneydi. süpersonik ingilizcemle saçmaladım yine. cosmo kramer gibiydim :) gizli kamera filan olsa tıklanma rekoru kırardı o video nette. kadın bile saçma sapan sorular sormaya başladı. hobilerimden bahsettim biraz. neredeyse çok iyi golf oynarım taygır vuudstan ders alıyorum filan dicem. ingilizce konuşurken öyle bi tribe giriyorum niyeyse. sanki polo filan oynuyorum hafta sonları, körling hayatımdaki en büyük zevkmiş gibi geliyor. öyle acaip sporlar acaip zevklerim varmışçasına konuştum. işe başlayıp tribüncü biri olduğumuzu anladıklarında işten çıkarılma riskimizde var. hayırlısı..

şuan çalıştığım yerdeki endüstri mühendisi abla "aa oraya mı girdin, ben bi senedir cv gönderiyorum olmadı yaa" dedi. ne diyeydim "ben bi gideyim aldırırım sizi" dedim.
başka bi endüstrici ve fena halde yalaka;
"abi torpil filan mı vardı he?"
yok aq ne torpili o kadar adam tanıdığımız var birinden bi cacık olmaz
inanmaz bakışlar..
ulan torpil olmadan giremeyiz imajını o kadar yaymışım ki. demek bi boka benzetemediler bizi. bi kaç kişi daha sordu torpil var mı hacı abi? gibisinsen. yok işte aq. olmasında. bugüne kadar o kadar dayımız varda ne boka yaradılar? işte öyle..

sonracıma ben işten ayrılıyorum diye iş arkadaşlarım benimle pek takılmıyor, uzak duruyorlar. müdürleri bana çok kızmış. onları yarı yolda bırakıp gitmişim. be pezevenk o kadar makina yaptık. bi seneniz dolu nerdeyse benim yaptığım projelerle.
beni ayrılmamam için ikna etmeye çalışan müdürler toplantı yaptılar. bende mal gibi bekledim dışarda. ardından bana tekliflerini sundular yok maaşın bu kadar olur, bilmemne olur filan falan. he bide şu laf vardı. amerikada vali olabilirsin, ancak mısıra sultan olabilirsin diye beni gazlamaya çalışıyorlar. koyarım mısıra dedim. amerikada pizza dağıtıcısı zenci olsam bile gidicem dedim. size güvenmiyorum, verdiğiniz sözlerin hangisini tuttunuz? göt olup kaldılar tabi kem küm ettiler. bide akıl verdim lavuklara. böyle yaparak kimseyi burda tutamazsınız filan dedim. geçen hafta benimle aynı işi yapan adamların maaşlarına zam yaptılar. hehe keratalar sayemde zam aldı lan. alçakgönüllü davranmıyorum öpün lan ağanızın elini diyorum. hahaha

işte böyleyken böyle blog. şimdi çay sigara yaparken doktorun söylediği sigarayı bırak lafını hatırlıyorum ama onu söylerken gülümsüyordu. öyle korkutucu bi ifadesi yoktu doktorun. bişey olmaz boolum raadolun..
öpüyorum hepinizi..

4 Ağustos 2010

gossip görl

dün aksam evde sıcaktan uyuyamadım klima denen teknolojiyede henüz erişemediğimden löpçük gibi terliyorum.
açıp dizi izleyeyim dedim.
gossip görl denen naneyi açtım. bu diziyi ne zaman açıp izlesem kendimi sorhguluyorum her kapadığımda. "ne yapıyorum ben yahu, bu basbaya yalan rüzgarı" bi kaç gün sonra yine gidip açıyorum. seinfeld izlemediğim zamanlarda bu diziyi açıyorum.
efenim herkes biliyor zaten ama gidip dövesiniz geliyor bazen elemanları. bu da yapılır mı eşşolusu! diyorum. o kızcağızların ne zoru var ya allahım. sırf şekiller. erkekler hep saf oluyor genelde. biri hariç. bir ara Puffy "Sen Ne Pis Bir Herifmişsin Be Birader..! " diye post yazmıştı. o postun altına harbi gıcık herif yazmışım. 7ay geçmiş şimdi diyorumki alemin kralıymış bu herif. o zaman tam kavrayamamışız abinin hareketlerini. gıcık olduğu için hoşumuza gitmiş.
ayrıca ben ne pis bi adamım 40derecede hala bu postu yazmaya uğraşıyorum bi git yaa

1 Ağustos 2010

o.ç. spor


Ä°tirafçı O.Ç Ä°zleyin,Gülün ve Mutlaka PaylaÅ�ın :D:D:D
Yükleyen mustafasevdar. - En harika videolar burada

ablam suya girmedim bu sene diyo
ben istifa dilekçesiyle uğraşıyorum
insanların ne kadar o.ç. olduğunu daha iyi anlıyorum gün geçtikçe.
kendini iran şahı sanan o.ç.lerle doluymuş çalıştığım yer.
herkesin bana bi imza attırma çabası vardı geçen gün. ellerinde dilekçe imzamı almak istiyorlardı.
değirmentaşı ikcı teyze çocuk sandı beni, biz güçlüyüz döveriz seni edasıyla beni tırstırmaya çalıştı.
yer mi izmit çocuu?!
raadolun..!

yeni iş hayatına atılmadan önce ufak bi tatile gidesim var. şu o.ç. problemlerini çözüp yanasım var cayır cayır! (Cehenneme hazırlık)
Geçen Avon'un en çetrefilli faktörlere sahip güneş kremlerini kullanmamıza rağmen ıstakoza dönmemizi unutamıyor ve avon'a selam ediyorum buralardan..

gebzede o kadar çok barzo var. hangi şehirden gelmiş oldukları önemli değil. gebzeye göç etmesi yeterli. isterse ingiliz kraliyet soylusu o.ç. olsun gebze sınırlarına girince hepsi öküz oluyor.
accuse kelimesi ne güzeldir. her öküz dediğimde aklıma gelir. öküz niye yaptın bunu diyesim gelir.

birazdan ağva şile yoluna doğru seyirtebilirim, başa dönersek ablam kafamı ütülüyor. buraya gargara yapamıyorum epeydir. sevdiceğimle fenalardaydık son zamanlarda paso bira ve rakılarla sabahladığımdan bloglar alemine acı yazasım yoktu.
sizleri öperekten uzaklaşıyorum..

9 Temmuz 2010

Bombacı Mülayim


Erzurumlu Mülayim abimiz hep bu anı beklemiş. Ne güzel koşup atıyor çantayı di mi? kötü niyeti kesinlikye yok. cehalet mutluluktur işte.

arkasından koşan sivil polis daha komik aslında. hiç öyle filmlerdeki gibi değil. sonrasında gelen yelekli hemen yapıştırıyor. daha sonra ne dövmüşlerdir abiyi. bide olay erzurumda abimizde alkollüymüş eyvah eyvah.

polisler o adama vurmayı düşünüyorda neden o caddedeki trafiği kapatamıyorlar? geçen şehir içi dolmuşlarını bir metre öteden geçirmek buldukları en iyi çözüm mü? bomba patlayıp yoldan geçen araçlarda insanlar ölse emniyetin yapacağı açıklama ne mi olur? "efendim çok talihsiz bi olay. emniyet şeridini çekmemize rağmen meraklı vatandaşlarımızı uzaklaştıramadık. bütün müdahalemize rağmen... bidi bidi. ülke olarak birlik olmalıyız." acaip derecede süpersonik ülkeyiz. bunlara inanıp hala peşinden giden insanların olması daha hüzünlü. o yüzden diyorumki adamsın mülayim abi. otobüsün olayım!

haberin videosu:

http://video.ntvmsnbc.com/supheli-cantaya-alkollu-mudahale-1.html

8 Temmuz 2010

sakata gelmeyin



geçen hafta sonu yaz geldi ayağımız henüz suya girmedi. bi denize gidelim diyerek çıktık yola. 4 erkek arabaya bindik. türk insanı gezmeye bi yerlere gidiyorsa yanında illa mangalı olur. arabanın bagaj tam teçhizat. pazar günü gidilmemesini herkese tavsiye etmeme rağmen kandıranın kefken veya kerpe sahiline doğru yola çıktık. gittik baktık her taraf apaçi dolu. bize bile saldırabilirler korkusuyla daha tenha olan cebecide karar kıldık.
havlumuzu terliğimizi plajda bırakıp cumburlop girdik suya. nedense bende ilk denize girince bi mallık oluyor. az sonra çıktım gidip oturdum plajda. ha belirteyim hiç haz etmediğim şey güneşin altına yatmaktır. zerre sevmem yatanada anlam veremem.

efenim oturdum diyordum. bi baktım tam yanımızda türkücülüğün sınırından dönüp inşaatta usta başı olma hedefinde ilerleyen barzolar gördüm. timsah gibi yapışmışlar etrafı kesiyorlar. şerefsizim vücudumda o kadar kıl olsa denize gitmem hatta üstümü değiştirirken bile kimse görmesin isterim. niye uğraşıyorum ya her gün kendimim vururum ne bileyim.

bunları görünce tekrar suya girip uzaklaşasım geldi. neyse efenim suda çimerken arada plajı kesiyorum elemanlar napıyo diye. gördüm ya bi kere dayanamıyorum artık. baktım suya iki hatun giriyor. sanki koduum denizi bi o hatunların girdiği yerdeymişçesine bütün plajdaki barzolar oraya yönleniyor. odak noktası belli yani. boğulsalar o kadar adam gitmez yani o derece. hemen o bölgeden uzaklaşıp kafamızdan bunları atmaya çalışalım derken teyzenin biri koyu lacivert bi kumaşla sarmış kendini denize giriyor. oha dedim bu delirmiş kesin intihar edecek. meğer öyle değilmiş. eşi sanırım kadına su atıyor denizde yapılan fiks şakalardan biri. dışarda keserle dalıp şaka yapan adam hareketi gibi gelir bana bu su atma olayı. abla hiç istifini bozmayıp derinlere doğru gidiyor biraz çimip huzur içinde geri gidiyorlar.

arkadaşlara hadi acıktım mangala gidelim diyorum bu ortamı görünce. oha dur yeni geldik diye tepki veriyorlar. gidip plajda kova kürek filan oynayacak yaşıda geçtik. sıkılıyorum biraz. sonra suda kendimizi aşmaya çalışıyoruz. boyu benden 10cm kadar uzun 2 metre olan arkadaşıma su içinde takla atmayı gösteriyorum. (orta okul beden eğitimi dersi dışında su dışında atmışlığımda yok hani) sıkıntıdan böyle gerzek şeyler yapıyoruz. bu arada su belimize bile gelmiyor belki. arkadaş ben seni geçerim diye atlıyor suyun içine. 1 2 3 4 oo geçti lan. hadi oğlum pouhahah şeklinde yarılıyoruz biz izlerken. adam baktık saçmalamaya başladı. ben dedim rekorlar kitabına giricek heralde. bir diğeri oğlum tutun şunu çok oldu dedi. ben hala gülüyorum. biri kolundan tutup çekti. o an apışıp kaldım sayın okurlar. gözleri bi acaip olmuş. beyazları iyice ortaya çıkmış ve sudan çıktığında titriyor. beline bile gelmeyen suda bi adam nasıl boğuluru az daha yaşıyordu.

kendine geldikten sonra anlattıki ayağı yere değmemiş. bi dalga gelip aldı beni açığa götürdü sandım dedi. tek ders sınavından geçip okulu bitireli 15 gün bile olmamışken birde öbür tarafta sınava girmek ağır gelirdi. biz hala ağlanacak duruma gülmekteyiz, böyle de pis adamlarız.
istanbuldan olsun kocaeliden olsun kerpe, kefken, ağva, şile gibi yerlere gidecekseniz aman dikkat diyorum. hem karadenizin dalgasından, hem barzoların..

2 Temmuz 2010

"eğer sen zaten var olmasaydın,seni icat ederdim" demişti çocuk kıza. kız ise ayrılalım diyordu. ali desidero gibi. "ikisi de ayrı telden çalıyor" şampiyon biziz bile diyemiyordu ama çocuk.

işte bak aşkı da küme düşüyordu..

29 Haziran 2010

Hatırlat da Haziran'ın sonlarında çocukluğumu yakalım

Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum
Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
Otomobil icad olunur, Zarifoğlu ölür
Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

-Senegalliler dahil değil

Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

-Yoksa seni rahatsız mı ettim?

Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-Freud diye bir şey yoktur.

Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-Haydi iç de çay koyayım.

Ah Muhsin Ünlü

21 Haziran 2010

Sana ne zaman takıcaz?


Kavga sebepleri arasında üst sıralara girebilir bu cümle veya ölmeden önce söylenen son sözler olabilir, aynalı tahir moduna girilirse.

dün akşam dayımın oğluna taktılar yüzüğü. her gören akraba bana bunu dedi. bakın akraba dediğim hani babamın bilmemnesinin bilmem nesi olsa kafa atabilirdim ama hepsi çok yakın insanlar. bide aliye rona ve erol taş kahkası koyveriyorlar, araba kullanacak olmasam bi 70lik içebilirdim dün akşam. düğünde millet mutlu olur, güler yüzlü olur di mi? yok efendim nerde bende güler yüz. "ne bakıyon mua koduum" der bi ifadeyle oturdum salonda. terasa çıkıp 10 dkkada bi sigara yaktım. ablam bile "çok içiyorsun, cigerlerin hep duman oldu" gibi laflar etti.


ulan size ne? benim sevişmemin resmiyete dökülmesi çok mu önemli. nedir bu toplumun yarattığı baskı. ne diye açıklama yapıcam ya bu yazı da bu kadar.


21 haziran en uzun gün değil miydi be? en uzun günde 10a kadar işteyim.

barış manço - gibi gibi hepinize gelsin

7 Haziran 2010

her gördüğün doktoru house mu sandın




alemiyat dediğin nedir gülüm?
biz onu şerbet der içeriz

ne diyorum ya. bugün 3 ayrı doktora gittim. hepsine muayene oldum. ilk doktorla 5 dakika bile konuşmamıştımki "tamam alırız" dedi. bişey sattığım yoktu he. hani ilaç tanıtma niteyine filan girmedim. bildiğiniz hastayım işte. alırız dediğide vücudumdan bir parça. bu mudur yani aq alayınız house mu bi anda çözüyorsunuz olayı, dedim sıradakine gittim.

diğer hanım abla beni dinledi en azından. sonra oramı buramı oynattı şöyle yap böyle yap dedi. mr çekme kararı aldı. bi bakalım di mi hemen sallamayalım dedi. yess!.. dedim işe bu.! mükemmel bi doktor. bir önceki doktorun bakışlarındaki x raye rağmen bu doktorun daha mantıklı konuşması mutlu etti beni. gidip mr çektireyim dedim. ordaki kız saat 1e randevu verdi. baktım tarihe bir gün sonrası. ee dedim bugün yok mu? 24 saat sonra mı gelicem derken kız hemen söze girdi. yok yok öyle değil yanlış anladınız, bu gece 01de geleceksiniz. (ben burda mavi ekran verdiğimden cevap veremiyorum)

hikayedeki üçüncü ve son doktorumuza gidiyorum o da babacan bi amca çıkıyor. pek güzel dinliyor beni. ben bitiriyorum şikayetlerimi çok mu anlattım bilmem ama "ee sonra" der gibi bakış atıyor bana. anlatmaya devam ediyorum bende. coştukça coşuyorum. bi sürü test tahlil v.s. istiyor, evrakları alıp kaçıyorum oradan. çıkışta eczaneden bi ağrı kesici alıyorum evin yolunu tutuyorum.

sağlık promlemleri gerçekten problem oluyor hastaneye gittiğinde. yoksa evde kendi kendine daha güzeller..
dünya kupası öncesi sakatlıklardan yakınıyoruz ya benimkide ona denk geldi. bir house yok ki gideydim kapısına. foreman olsaydı gaz verseydim housea dalsaydı falan filan..

4 Haziran 2010

gaz fren şanzıman halim duman


daha önce yan taraftaki bebek bağırmalarından bahsetmiştim. dün akşam yine 12de bu sefer sadece bebek ağlamıyor sanırım babası "madem uyuyamıyorum oyun oynayayım" demiş. NFS oynamaya başladı o saatte. Sürekli gaz fren sesi duymaktan delirdim. evin içinde bağırmaya başladım. hoop, alooo, ulan yeter bee ağzıma sıçtınız v.b. laflar ettim biraz rahatladım uyumaya çalıştım ama yok olmuyor. balkona çıkıp yan tarafa uzandım seslendim, yok adam gaza gelmiş duymuyor.

içeri girip tam yatıcam sonra sesin geldiği duvara yönlip (ses duvardan nasıl gelir lan nasıl bi ruh hali) gidip duvara bi bruce lee vuruşu yaptım. o andan sonra herif nefes bile almadı. hatta bebeği bile susturdu şerefsizim. bense elimin ağrısı geçince uyuyabildim. iyi bişey midir yaptığım? tavsiye etmesekte yapıyoruz işte.

3 Haziran 2010

twitter nedir aga

mahalle bakkalının bile twitterı var. son olarak abdullah gülün twitterı olduğunu öğrenmem beni derinden etkiledi desem? boy ver ne kadar derin esprisini yapmamayı bir borç bilerek, twitter denen nanenin niye bu kadar çok tuttuğunu anlamamış bulunuyorum?
zaten feysbukuda anlamamışidim üstüne bu geldi. son günlerde herkes israile gider yapıyo feysbukta ürünleri boykot edin falan filan diye. e feysbuku kuran herif bir israilli değil miydi aga? bu ne yaman çelişki anam. ha ben boykot ediyor muyum maalesef edemiyorum bi markete veya ihtiyacım olan bir ürünü almaya herhangi bi yere girdiğimde alınabilecek ürünlerin alayı protesto edilecek ürün kapsamındaki ürünler. ya aç kalıcaz ya alıcaz. bide şöyle bi olay var. cola turka ile coca cola arası durum güzel bi örneği. turka türk malı, coca olansa protesto edilesi ama yok aga olmuyor işte. turkayı bi kere eve getirdim, hediye kocaelispor bardağı veriyor diye öyle durdu uzun süre. kimse içmedi ve içmediğim şeye ne diye para vereyim. (bu örnekte bardağa para verdim). üff twitterdan nerelere girdik. işte öyle bir reisi cumhur bile twitter sahibi olmuş bende çözücem bu işi. bi gün gelecek twitlicem hepinize (bu tabiride milletten duydum ne demekse..)

selim sesler gelsin çalsın bende evleneyim isterim, yaz geldi düğünler arttı, oynamaya geldik oynamayaa..

27 Mayıs 2010

demedi demeyin

haber sitelerine girme sebepleri okur yorumları olmaya başladı iyiden.

haber: '24 saat içinde deprem' uyarısı

yorum: GELİYOR KIYAMET BUNLAR BÜYÜK ALAMETLER DEMEDİ DEMEYİN

Memleket meseleleri: Rögar kapakları


Küçükken çok masum şeyler gibi gelirdi bunlar bana. ninja kaplumbağalar orda yaşardı mesela. sıplintır usta hiç çıkmazdı bile. onların yaşadığı yer niye sorun çıkarsın di mi? öyle olmuyor işte, insanlar büyüdükçe sorunlar değişiyor.

Ankara Gazi mahallesinde bi taksicinin gazi mahallesindeki caddede kaç rögar kapağı olduğunu bilmesi, benim hadi be ordan sallama demem üzerine, çocuğumu keserim abi vallahi doğru gibisinden laf ettiğinde kafama dank etti aslında bu sorun. o zamanlar ne arabam var ne kapağım içine düşecek yeğenim.

"Kanalizasyona bir can daha" , "küçük ayşeyi kaybettik" gibi haberleri her 3-5 ayda bir görmemize rağmen kılımızı kıpırdatmıyoruz. bide aç insanımız bu kapakları çalıp satıyor demiri para eder diyerek. bi rögar kapağının çalınmasına engel olamayan belediyeleri öpüyorum. ayrıca eşek yüküyle dökümden yapılıyor çok ağır oluyo bazıları iyi para edebilir.

Şu kapakları yol artasına yapabilmek için elinden geleni yapan bi sürü mühendis çalıştıran devletimize hayır hasenat ektedir. arabalarında ağzına sıçmaktadır bu kapaklar. bu sıcakta nerden aklıma geldi dersek bende bilmiyorum..

25 Mayıs 2010

piyanist şantör koçusu


tam 00:00 veya gece 12 diyelim. tam 12de evet tam o saatte başlıyor bağırmaya, yan tarafa taşınan yeni ailenin çocuğu. ağlamıyor ha! bağırıyor ya. sanki 3 gün sonra haberlerde çocuğa işkence filan diye çıkacakmış gibi. üzerinde sigara filan mı söndürüyorlar diye düşündüm akşam. 11de işten eve geldim. tam uyuma aşamasındaydım 12 civarında. olmuyor işte azizim 2 gibi uyuyabildim. babasıda çocuğu susturmak için çok çabalıyor. hanimiş baba? çocuktan çığlık..! adamı bi iki kere gördüm öyle çığlık atılacak kadar tipsizde değil. uyuyamadım house izledim tntde..



ofise yeni gelen bi eleman var. geçen gün bizimkilerden birine 'koçusu' dedi. bana da diyebilir diye risk almadım hemen mesafe koydum arama. koçuşu nedir yahu



14 Mayıs 2010

durmak yol köleliğe devam


aleksmiş admamın adı. rusyadan gele gele aleks mi geldi lan dedim arkadaşa. ivan filan bekliyordum ben. bizim bildiğimiz aleksler brezilyalı oluyor ne kadar aleks biliyorsun dersen futbolcu filan sayarım o kadar yani. ancak rus dedin mi aklıma hep ivan gelir. hani rakide psikopat sarışın bi rus vardı. apollonun eline vermişti filan. insan azmanı bişey, hah işte kafamdaki rus profili odur. bu adam kel kafalı, hababamdaki mahmut hocaya benzeyen zayıf kısa boylu bi adamdı. benim projesini çizdiğim makinayı satın almış olmasından dolayı benimle tanıştırdılar. arkası adam dönüp dolaşıp benim monitöre bakıyor, ne çiziyorum diye. bu benim makina mı diye soruyor. yapılan sözleşmeye göre çoktan teslim etmemiz gereken makinanın projesinin tamamını teslim edememiş ben adamı geçiştirip gazlıyorum. on nomero makina olacak aleks ağabey manasında laflar ediyorum. ağzının suyu akıyor deyyusun. Erman Toroğlunun reklamda dediği otomosyonun otomasyon olanını yapalım sana diyorum, işçi parasından kurtulursun hesabı, rus kadınlarının maliyeti daha az diyip sırıtıyor. senin seçimin dostum lanet olsun diyerekten kapatıyorum mevzuyu. 10 dakika sonra yine gelip monitöre bakıyor ben o sırada maillere bakıyorum, bişeyler soruyor, sokarım sana da makinana da diyesim geliyor nasıl denir gavur dilinde keştiremiyorun lanet olsun diye alt yazı geçiyorum kendime.. yarın sabah 8:30dan akşam 10a kadar bilgisayara bakacağım gecede moron kale iki bira içer sızarım.
böyle işte bu sıralar.

27 Nisan 2010


Ne zor şartlarda okumuştuk ey azizim.. bu ülkenin en iyilerinden bilinen üniversitelerinden biri. bu mudur yani teknolojik çözümünüz mua koduklarım. hatırladıkça uyuz oluyorum lan.

bunun gibi konuşan meşeler vardı. öyle adamlar yüzünden bir sene geç bile bitirdim okulu. kapılara kartlı giriş çıkış sistemi yerleştirmişler sınıflarda. hocalar girişte şeklini koyuyor cern de laboratuvara giriyor sanki şerefsiz. al işte içerde bu oluyor.

24 Nisan 2010

kurtlar vadisi tbmm




ben bi konuşursam türkiye sallanır diyordu dün akşam park pubda içerken dayının biri. dedim; 'sen milletvekili hatta başbakan olacak adamsın..!'

18 Nisan 2010

niye düğümlendiğini o tükrüğün boğazında, bile tam bilemeden sigarayı yakıyorsun ve karşılaştığın şey az evvelkinin aynı: yalnızlık.

1 Nisan 2010


Ne haber blog.?. epey oldu buraya yazmayalı. Hayatım pek iyi gitmiyor o yüzden olabilir, seni de geçiştirdik.


En çok pizzanın Kocaeli de tüketildiğini söylüyordu bi yerde okudum haberini. Çok garip geldi..
Müslüm Gürses itirazım var dinleyerek makina çiziyorum bugün, ara verip buraya bir şeyler yazmak istedim.


Ne yazsam bilemedim ayrıca. Ne ayaksınız bolm.
Bardı, kafeydi böyle mekanlarda tuvalete girince gözlerim pisuar arıyor. Kafada bi acaba var hep. Acaba yanlış mı girdim? Korkusu var. Pisuar görünce o rahatlama mükemmel efendim.
Ha geçenlerde Hyundai fabrikasına gittim. Koreli adamlar dolaşıyor ortalıkta böyle kısa kısa çekik gözlü bi sürü Koreli. Mistırın biriyle konuştuk hoş beş ettik. Değişik adamlar şu uzak doğulular. Çekik gözleri midir sevimli yapan bilmem ama yanaklarını sıkıp enseye bi şaplak atasım geliyor. Bizde böyle seviyoruz işte..


az önce fabrika içinde iş gözlüğü olmaksızın gezdiğim için imza aldılar. oysa ben göremiyorum lan o gözlüklerle. iş kazasına öyle sebep olabilirim. elimdeki kumpastı metreydi elimden düşer filan. hem kumpasta değeri okuyamıyorum, hata yapma ihtimali oluyor. anlasana be..

Alayınızı öperek gidiyorum şimdi.

8 Mart 2010

Bu kadar kanayıp da ölmeyen hayvan yok 2

Kadından sorumluluk bakanlığı gibi bir bakanlığın olduğu bir ülkede, kadın olmak daha da zor olsada. tüm kadınların günleri ne kadar olabilirse o kadar kutlu olsun.
Kadınlar hakkında eskiden yazmışız; Bu kadar kanayıp da ölmeyen hayvan yok

5 Mart 2010


nasıl bi hesap yaptıysam bugün 400 kilo olması gereken kağıt miktarını 7 ton çıkarttım. oha diyorum lan. sonra bi kahve içtim kendime geldim.

astsubay arkadaşla dağ başında araba içinde piiz yaparken aklıma geldi, artık polisin kontrolünde olan yerlerde bile içemiyor askerler.
Sabonis geldi aklıma geçen gün, ne adamdı di mi be. Telekom Ricky Davis'i alınca o geldi aklıma nedense..!
hepinizi öperim akşama bol bol rakı için hafta sonuna merhaba..

2 Mart 2010

Şükrü Bey'in hayırsız damadı geldi Sevim Koş.!



bilgisayar denen naneyle tanışmadan oynadığımız oyunlar ne güzeldi be. hadi iyisiniz buralardayım yine. ama o eski saklambaçları, kışın kartopu savaşı yapmayı, mahalle maçlarında kavga çıkarıp hafta içi okulda yakalamacılık oynamayı özledim. yaşlanma belirtileri olabilir bunlar ama yok işte teknolojiyi sevmiyorum. cm nedir yahu! mal gibi cm oynarken buluyorum kendimi. oysa ilk gördüğümde "bu ne salak oyun nasıl zevk alıyorlar, yazılar filan.." demiştim.
evde yalnızım şu günlerde o yüzden saçma sapan beslenmeye başladım, midem ağrıyor bütün gün.
ben buralarda yokken neler oldu neler ama kim hatırlayıp yazacak onca şeyi. yaşlanınca alzaymır olmaktanda çok korkuyorum. tam adı nasıl yazılır zerre umrumda da değil. ne zaman alzaymır lafı geçse aklıma Bizimkiler deki Sabri bey'in kaynanası gelir. o dizi ne güzeldi di mi..

2 Ocak 2010

her susuş sonrası
bir mide ilacına daha ihtiyaç duyuyor bu bünye, geç saatlerde..