
Have a Beautiful Weekend.
1 gün önce
“Benim kızım doğuştan tasarımcı..” diye tutturan anneler ile “Aslında içimde bir tasarımcı var..” diye şişinen cici kızları buradan uyarıyorum.. Bırakın içinizdeki tasarımcı, içinizde kalsın.. Maazallah dışarı bir çıkarsa Demet Akalın gibi olursunuz.. Arkanızdan ağlayanınız çıkmaz..
Hükümet adamlarının arada bir aklına eser..
Ceza yasaları ile oynayıp hırsızın, uğursuzun hukuktan sebeplenmesine yardım ederler..
Büyüklerimizin yasa eliyle yaptığı son şefkat gösterisi “Rahşan Affı..” bu akıllara misaldir..
“Hani..” diyorum..
“Şu ceza yasalarıyla yine oynayacağınız tutarsa..” demeye getiriyorum.. Hükümetin zaptedemediği kullar için yeni bir infaz uygulaması aklıma geldi de..
Onu şey edecektim..
Mesela taksirli suçlar için zengine, okumuş yazmış takımına para cezası vermeyin.. Caydırıcılığı yok.. Onun yerine şöyle bir madde koyun..
“Filanca filii işleyen kişi iki aydan altı aya kadar Demet Akalın’ın yeni döşediği evde gözetim altına tutulur..”
***
Demet Akalın şarkıcı makûlesinden bir hanım kız..
Manken miydi, oyuncu muydu kimse söktüremedi.. Birileri elinden tuttu, bir anda memleketin bir numaralı kadın şarkıcısı haline geldi..
Ses yok, müzik eğitimi yok, biraz fizik ile sarı saç boyası var o kadar..
Memleket ahalisinin kafa kayışı vaktiyle koparılıp akıllar boş döndüğünden yani “soysal şuurumuz yerinde olmadığından..” kimse de bu duruma itiraz etmedi..
Müzeyyen Senar’ın, Muazzez Abacı’nın, Zeki Müren’in, Münir Nurettin’in, Hamiyet Yüceses’in bir vakitler saltanat sürdüğü müzik tahtında artık Demet Akalın oturuyor..
Şarkı söyleyemese de paparazzilerin programlarında bolca gözüküyor..
Kalın sesiyle yaptığı, Alişan’dan başka kimsenin gülmediği esprilerle gündemi dolduruyor.. Aferin ona..
EV TASARIMCISI
Ahalimiz bu kıza o kadar bayılıyor ki cebini para doldurmuş.. Doldursun, gözümüz yok..
O da gidip kendine bir ev satın almış.. Alsın, güle güle otursun..
Lakin iş o evi dekore etmeye gelince çarşı karışmış..
Her kadının içinde saklı duran, bir benzeri de Demet Hanım’da bulunan o gizli tasarımcı ortaya çıkıvermiş..
Dubleks dairesini öyle bir döşemiş ki akıllara seza.. Belgeseli yapılsa tasarım okullarında sabah akşam gösterilir, tasarımcı adayı kızlara da “Dersinizi çalışmazsanız eviniz Demet Akalın’ın evi gibi olur..” mesajı verilir..
Nereden mi biliyorum?
Allah razı olsun Show TV’den..
Geçtiğimiz pazar günü televizyondan doya doya seyrettik evini, dekorasyona doyduk..
Programı hazırlayanlar doğal olarak mikrofonu Alişan’ın eline vermişler, o önde kamera arkada evi geziyorlar..
Alişan’ın eline mikrofon verilmesi tasarıma olan yatkınlığından değil.. İhtimal o mikrofonu taşıyacak olan muhabir kız evi gezerken gülme krizine tutulacaktı..
Bir yayın skandalına sebep olmamak için böyle yaptılar.. Bu da iyi akıl..
Evin dekorasyon teması “siyah ve parlak şeyler” üzerine kurulmuş.. Tahmin ediyorum ki İstanbul’da ışığı yansıtan ciyaklıkta bir tane nesne kalmamıştır..
Aynasından, sandalyesine, sehpasından büfe aksesuarlarına kadar ne ararsan Demet Hanım’ın evinde var..
Eğer bu zevke zooloji biliminden bir karşılık bulunmaya çalışılsa akla ilk olarak saksağanlar gelir..
***
Saksağan kuşu, kanatlılar dahil bütün hayvan âleminin rüküşüdür..
Ayna kırığı, renkli cam, nikel para.. Artık ne olursa, parlak bir şey gördüğünde dayanamaz, alır yuvasına götürür..
Eskiden parasız kalan yeniçeriler açık araziye çıkıp saksağan yuvası arar, içine bakarlarmış.. Hepsinden çıkmasa da mutlaka para bulup dönerlermiş..
İşte hayvanat âleminde “Saksağan Sendromu..” denilen bu güdü Demet Akalın’ın mimarıyla birlikte dekore ettiği evde hortlamış..
O mimara ben ne diyeyim? Ya kızcağızdan nefret edip “Dur ben sana bir iş edeyim de..” güdüsüyle evine kıydı.. Veya diplomasını kendi yaptı..
Bu iki şıkkın orta yolu yok..
RACA GELMEDİ Mİ?
Siyahın hâkim olduğu salonun orta yerinde bir yemek masası var.. Simsiyah..
Bacakları gümüş işleme ile yere kadar süslü.. Hindistan’da bazı dini bayramlarda racaların bindiği filleri böyle süslerler..
Demet Hanım’ın salonunda böyle bir bayram havası estirilmiş.. Festival bitmiş fil de sanki ortada kalmış..
Onun etrafında “Rüya Düğün Salonu” tarzı sandalyeler var.. Cart renkte saten kumaşlarla kaplanmış.. Pembesi, cart sarısı, hatta yaldızlı soba boyası renginde..
Cici şekerlemeleri gibi duruyorlar mı desem, oyuncakçılarda satılan Barbie bebeğin yemek takımı mı desem, ben de bilemedim..
Tepesinde de bol camlı bir avize.. Ortalıkta sadece damat adayı Hintli eksik..
Meşhur laftır.. “Kelin kelliği yetmez bir de üzerine çıban çıkar..” derler..
Demet Hanım ile mimarının müşterek geliştirdikleri zevke sosyal çevresi de geniş katkıda bulunmuş..
Biz de ev hediyesi âdeti vardır.. Onun icabını yerine getirmek için Demet Hanım’ın arayıp da bulamadığı cinslikteki nesneleri de onlar tedarik etmiş..
Temsil, şarkıcı taifemizden Küçük Ceylan hanım benim canım bir çift geyik boynuzu getirmiş..
***
Ceylan küçük boynuzlu bir mahlûk.. Koca geyik boynuzu hediye etmenin mânâsını pek çözemedim..
“Aile yadigârı, senin eve daha çok yakışır..” gibi bir durum da yok ortada.. Bu sırrı daha sonra çözmeye çalışacağız..
Kızcağız mimar marifetiyle dünyanın parasını harcamış.. Mimar hem ustalığının hakkını hem de eve taşıdığı o garip nesnelerin komisyonunu mutlaka almıştır..
Ben Demet Hanım’ın yerinde olsam mimarı dava ederim.. Paramı çatır çatır geri alırım..
Mahkemede şahit neyim gerekmez.. Evin fotoğrafları davayı kazanmaya yeter..
Demet Hanım isterse evinin dekorasyon fotoğraflarını delil olarak sunup Mimarlar Odası’nı bile kapattırır.. Bence hakkını aramalı..
Ey milletim,
Ben, Mustafa Kemal'im...
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
Hâlâ en hakiki mürşit, değilse ilim,
Kurusun damağım, dilim.
Özür dilerim...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Özgürlük hâlâ,
En yüce değer
Değilse eğer...
Prangalı kalsın diyorsanız, köleler...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Yoksa, çağdaş medeniyetin bir anlamı,
Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı,
Baş tacı edebiliyorsanız
Sanatın içine tüküren adamı...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın.
Anlamı kalmadıysa
Yurtta sulh, dünyada barışın.
Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın.
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Özlediyseniz fesi, peçeyi.
Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi.
Hâlâ medet umuyorsanız
Şıhtan, şeyhten, dervişten.
Şifa buluyorsanız,
Muskadan, üfürükçüden...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek...
Kara çarşafa girsin diyorsanız,
Yobazın gazabından ürkerek...
Diyorsanız ki, okumasın Kadınımız, kızımız;
Budur bizim alın yazımız...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Fazla geldiyse size,
Hürriyet, Cumhuriyet...
Özlemini çekiyorsanız,
Saltanatın, sultanın...
Hâlâ önemini anlayamadıysanız,
Millet olmanın...
Kul olun, ümmet kalın,
Fetvasını bekleyin, Şeyhülislamın...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.
RAHAT BIRAKIN BENİ...