29 Haziran 2010

Hatırlat da Haziran'ın sonlarında çocukluğumu yakalım

Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum
Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
Otomobil icad olunur, Zarifoğlu ölür
Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

-Senegalliler dahil değil

Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

-Yoksa seni rahatsız mı ettim?

Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-Freud diye bir şey yoktur.

Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-Haydi iç de çay koyayım.

Ah Muhsin Ünlü

21 Haziran 2010

Sana ne zaman takıcaz?


Kavga sebepleri arasında üst sıralara girebilir bu cümle veya ölmeden önce söylenen son sözler olabilir, aynalı tahir moduna girilirse.

dün akşam dayımın oğluna taktılar yüzüğü. her gören akraba bana bunu dedi. bakın akraba dediğim hani babamın bilmemnesinin bilmem nesi olsa kafa atabilirdim ama hepsi çok yakın insanlar. bide aliye rona ve erol taş kahkası koyveriyorlar, araba kullanacak olmasam bi 70lik içebilirdim dün akşam. düğünde millet mutlu olur, güler yüzlü olur di mi? yok efendim nerde bende güler yüz. "ne bakıyon mua koduum" der bi ifadeyle oturdum salonda. terasa çıkıp 10 dkkada bi sigara yaktım. ablam bile "çok içiyorsun, cigerlerin hep duman oldu" gibi laflar etti.


ulan size ne? benim sevişmemin resmiyete dökülmesi çok mu önemli. nedir bu toplumun yarattığı baskı. ne diye açıklama yapıcam ya bu yazı da bu kadar.


21 haziran en uzun gün değil miydi be? en uzun günde 10a kadar işteyim.

barış manço - gibi gibi hepinize gelsin

7 Haziran 2010

her gördüğün doktoru house mu sandın




alemiyat dediğin nedir gülüm?
biz onu şerbet der içeriz

ne diyorum ya. bugün 3 ayrı doktora gittim. hepsine muayene oldum. ilk doktorla 5 dakika bile konuşmamıştımki "tamam alırız" dedi. bişey sattığım yoktu he. hani ilaç tanıtma niteyine filan girmedim. bildiğiniz hastayım işte. alırız dediğide vücudumdan bir parça. bu mudur yani aq alayınız house mu bi anda çözüyorsunuz olayı, dedim sıradakine gittim.

diğer hanım abla beni dinledi en azından. sonra oramı buramı oynattı şöyle yap böyle yap dedi. mr çekme kararı aldı. bi bakalım di mi hemen sallamayalım dedi. yess!.. dedim işe bu.! mükemmel bi doktor. bir önceki doktorun bakışlarındaki x raye rağmen bu doktorun daha mantıklı konuşması mutlu etti beni. gidip mr çektireyim dedim. ordaki kız saat 1e randevu verdi. baktım tarihe bir gün sonrası. ee dedim bugün yok mu? 24 saat sonra mı gelicem derken kız hemen söze girdi. yok yok öyle değil yanlış anladınız, bu gece 01de geleceksiniz. (ben burda mavi ekran verdiğimden cevap veremiyorum)

hikayedeki üçüncü ve son doktorumuza gidiyorum o da babacan bi amca çıkıyor. pek güzel dinliyor beni. ben bitiriyorum şikayetlerimi çok mu anlattım bilmem ama "ee sonra" der gibi bakış atıyor bana. anlatmaya devam ediyorum bende. coştukça coşuyorum. bi sürü test tahlil v.s. istiyor, evrakları alıp kaçıyorum oradan. çıkışta eczaneden bi ağrı kesici alıyorum evin yolunu tutuyorum.

sağlık promlemleri gerçekten problem oluyor hastaneye gittiğinde. yoksa evde kendi kendine daha güzeller..
dünya kupası öncesi sakatlıklardan yakınıyoruz ya benimkide ona denk geldi. bir house yok ki gideydim kapısına. foreman olsaydı gaz verseydim housea dalsaydı falan filan..

4 Haziran 2010

gaz fren şanzıman halim duman


daha önce yan taraftaki bebek bağırmalarından bahsetmiştim. dün akşam yine 12de bu sefer sadece bebek ağlamıyor sanırım babası "madem uyuyamıyorum oyun oynayayım" demiş. NFS oynamaya başladı o saatte. Sürekli gaz fren sesi duymaktan delirdim. evin içinde bağırmaya başladım. hoop, alooo, ulan yeter bee ağzıma sıçtınız v.b. laflar ettim biraz rahatladım uyumaya çalıştım ama yok olmuyor. balkona çıkıp yan tarafa uzandım seslendim, yok adam gaza gelmiş duymuyor.

içeri girip tam yatıcam sonra sesin geldiği duvara yönlip (ses duvardan nasıl gelir lan nasıl bi ruh hali) gidip duvara bi bruce lee vuruşu yaptım. o andan sonra herif nefes bile almadı. hatta bebeği bile susturdu şerefsizim. bense elimin ağrısı geçince uyuyabildim. iyi bişey midir yaptığım? tavsiye etmesekte yapıyoruz işte.

3 Haziran 2010

twitter nedir aga

mahalle bakkalının bile twitterı var. son olarak abdullah gülün twitterı olduğunu öğrenmem beni derinden etkiledi desem? boy ver ne kadar derin esprisini yapmamayı bir borç bilerek, twitter denen nanenin niye bu kadar çok tuttuğunu anlamamış bulunuyorum?
zaten feysbukuda anlamamışidim üstüne bu geldi. son günlerde herkes israile gider yapıyo feysbukta ürünleri boykot edin falan filan diye. e feysbuku kuran herif bir israilli değil miydi aga? bu ne yaman çelişki anam. ha ben boykot ediyor muyum maalesef edemiyorum bi markete veya ihtiyacım olan bir ürünü almaya herhangi bi yere girdiğimde alınabilecek ürünlerin alayı protesto edilecek ürün kapsamındaki ürünler. ya aç kalıcaz ya alıcaz. bide şöyle bi olay var. cola turka ile coca cola arası durum güzel bi örneği. turka türk malı, coca olansa protesto edilesi ama yok aga olmuyor işte. turkayı bi kere eve getirdim, hediye kocaelispor bardağı veriyor diye öyle durdu uzun süre. kimse içmedi ve içmediğim şeye ne diye para vereyim. (bu örnekte bardağa para verdim). üff twitterdan nerelere girdik. işte öyle bir reisi cumhur bile twitter sahibi olmuş bende çözücem bu işi. bi gün gelecek twitlicem hepinize (bu tabiride milletten duydum ne demekse..)

selim sesler gelsin çalsın bende evleneyim isterim, yaz geldi düğünler arttı, oynamaya geldik oynamayaa..