8 Nisan 2011

Ağıt

bir küstüm her şeye
ki
artık ne denizleri paklar beni
ne masmavi gökleri memleketimin

yanaktaki yaşa endeksli
uzak bir yalnızlık düşündeyim
çekip gitmek var
alıp elime elini
yitip gitmek var
varsın olmasın yüreğimi titreten şarkılar
varsın olmasın yitirilmiş dakikalar sokaklarda
buğulanan göz benimdir
unuttuğum dostlar benim
artık çok iyi biliyorum
anlıyorsun yaş kemale erince
bir kez gittin mi
hep yolcusun gayrı

dokuz sekizlik majör notalar düşlerim sonra
gözlerim, melekler şehri ufuklarında
seni ağlarım usulca
sana ağlarım
ne melekler görür beni
ne şehri
beni sensiz yapan
zaaflarımın bedeli
bir bilsen her dakka seni öptüğümü
ucuca eklenen cigaralarda
bir bilsen


dudaklarım kasılır
erkekliğe toz kondurtmaya kondurtmaya
ıslanır
yanaklarım
kalp sana
el klavyeye vurgun
bilmem ki bu hep böyle gider mi
“şu kahpe dünya seni bana düşman eder mi”

bir kez olsun diye yalvarırım allaha
bir kez olsun kaybetmesem
hep bunu düşlerim mesela
mesela
hep seninle
hep daha güzel
hep aynı güneşe
hep beraber uyandığımız
sabahları
dostlarla
hep beraber coştuğumuz
karanlıktan hep beraber korktuğumuz
yarınları
bir gün olur mu diye düşlerim
ama bilirim olmaz
o bizi düşünmez
olsun
nasılsa
“su akar yatağını bulur”

valla
öyle bir küstüm ki
ölüm bile döndürmez beni
otuz yaşında bir delikanlıyı durup dururken ağlatan bu hayat
artık paklamaz beni
otuz yaşında bir delikanlıyı yalnız bırakan bu hayat
artık aklamaz beni
otuz yaşında bir delikanlıyı çocuktan, sanattan, aşktan nefret ettiren bu hayat
artık saklamaz beni
otuz yaşında bir delikanlıyı kendinden bıktıran bu hayat
artık beklemez beni
otuz yaşında bir delikanlıyı pes ettiren bu hayat
artık zaten bi daha
yoklamaz beni

iş bu yüzden
yani sırf bu yüzden
hoşçakal kontes
gidiyorum
nereye mi?

bilmiyorum...

Hiç yorum yok: